politika

Termodinamik dersinin son dakikaları… Zaman kendini çok ağırdan satıyor…

Aslında devam mecburiyetinden dolayı derse girmiş, defteri karalayıp duruyor…

Ne termodinamik dersini ne de mühendisliği seviyor. Kim sever ki termodinamiği?

Birinci vizeler henüz bitmiş, bazı derslerin ikincileri de başlamıştı. Defterinin bir kenarına, not ortalamalarının hesap çizelgesini yapmış, atılmadan okulda kalabiliyor mu, onun hesabını yapıyordu. Kafasında dünkü teklifin tedirginliği ve yüreğinde de heyecanını yaşıyordu aynı zamanda.

“Bugünlük yeter. Cuma gelenlerle ve gelmek zorunda olanlarla görüşürüz” deyip hoca erken bitirdi dersi. Asker sırt çantasına kitabını hızlıca sokuşturup, amfiden hızlıca çıkıp barakaya doğru koşturdu. Mühendislik fakültesinin en ucunda, merkezden yaklaşık 1 km uzaklıkta inşa edilmiş -bu bile mühendislikten nefret etmek için yeterli sebep diye düşünerek- bölümden koşar adım uzaklaştı.

Çiselemeye başladı. Nisan ayının son günleri. Bahar henüz gelmeye niyetli gibi gözükmüyordu. Soğuk…

Seksenler ve seksenler Ankara’sı. İstanbul öğrenci hareketi ile Ankara sürekli bir rekabette olmuştur. Konu ODTÜ olunca hep maça mağlup başlıyorlardı. İstanbul hikayeleriyle gene de baş edilemiyordu. Korkusuzdular, sürekli eylemlilik içerisindelerdi. Gözaltında ifade vermediklerinin, polise direnişlerinin hikayeleri geliyordu Ankara’ya. Ankara’da durum biraz daha farklıydı. Bir defa polis aynı polis değildi. Eeee dile kolay laboratuvar Ankara’daydı. Hem de en derinlemesine araştıranından. Eylemler genelde kısa olurdu ve birden fazla çıkışı olan yerler tercih edilirdi, rahat kaçabilmek için.

Ertesi gün 1 Mayıs’tı. Dergi neyse ki yetişecekti. 1 Mayıs’ta dergiyi okulda dağıtır satarız diye konuştular. Okulda eylem yapmama ve hiçbir eylemi desteklememe kararı çıktı. Karar çıktı derken dergide akşam kalan 3-5 kişiyle almışlardı kararı.
 


Fotoğraf: Osman Sezgi

O gün okulda jandarma olağan üstü önlem almış, Polatlı’dan gelen takviye birlikleri de orman arazisi içerisinde, arkada konuşlanmıştı. Yemek sonrasına kadar beklediler, onlar da biliyordu 12:30-13:30 arası eylem yapılmamışsa, o saatten sonra yapılmazdı. Polatlılılar, döndüler kulübelerine sessizce. Macera peşinde koşanları hayal kırıklığı içindeydi.

Dergi satışları iyi gitmişti okulda. Dost kitabevine de bir bağ bırakılmıştı dergilerden. Akşam okul çıkışı Dost’a kaç dergi satıldığını kontrole gittiklerinde, tüm dergilerin satılmış olduğunu görüp çok mutlu oldular. Sonradan anlaşıldı gerçek. Ertuğrul ve Savaş onlardan önce Dost’a gitmiş, hiç dergi satılmadığını görünce tamamını çantaya koyup çaktırmadan çıkmışlar meğer.

Bu durumun etik olup olmadığı tartışılırken, hareketin öncü tayfasının Zafer Çarşısının üzerindeki Beyaz Saray’da bira içmeye gideceği haberi geldi. 1 Mayıs’ta onlarla içmek çok güzel fikirdi. Onlarca dergi sırt çantalarında yüklü, barın yolu tutuldu. Öncesinde Goralı’ya uğrayıp karınlar doyuruldu hızlıca. Anılarla ve hikayelerle dolu bir gece olacağından emin, 2 Mayıs’ta devrim yapma planlarının da hazırlanacağı bir muhabbetin dibine vurmaya gidiyorlardı beraberce.

Beyaz Saray, Foto Muhabirleri Derneği Lokaliydi aynı zamanda. Daha önce oraya hiç gitmemişti. Büyük bir mekandı. İçeri girdiklerinde bir grup ortalarda bir yerde oturuyordu. Onların Katılım’ıyla ve gelecek olanları da hesaplayarak masa birleştirildi. Duvarlar siyah beyaz fotoğraf doluydu. İstisnasız her masadan sigara dumanı yükseliyordu. İçeride uğultu olması hoşuna gitmişti rahatlıkla sohbet edilebilirdi. Çoğu zaman, bir araya geldiklerinde kısık seslerle konuşurlardı. Yalnız başına içen, sağa sola bakan herkese potansiyel sivil muamelesi yapılırdı.

Düşündüğü gibi anılarla ve mücadele haberleri ile başlayan, yeri geldiğinde erkek esprileriyle çeşnilenen muhabbet, biraların sayısı artıkça daha da ballanmıştı. Termodinamik dersinde de zaman bu kadar akıcı geçse ne güzel olur diye geçirdi içinden. Sonra vazgeçti buradaki zamanın termodinamikteki gibi yavaşlamasını diledi. Hakikaten termodinamiği seven var mıdır?

Abilerden Mustafa masayı ciddileştirdi. 1979’da Behice Boran ve arkadaşlarının 1 Mayıs gösterilerine yasaklanan Taksim’e gitmek için gözaltına alınacaklarını bile bile Merter’den yola çıkmalarını ve o eylem kararının alındığı geceyi anlattı. Mustafa, “Hesabı ödüyoruz. 1 Mayıs marşını sesimizi çok yükseltmeden söylüyoruz ve mekanı terk ediyoruz arkadaşlar. Yarın’lar bizimdir” dedi. Herkes ayılmıştı bir anda. Adrenalin tavan yapmıştı. Bira bardakları tokuşturuldu önce. Küçük detonelerle, en kısık sesle marş söylenmeye başlandı.

Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır
Ancak bu böyle gitmez sömürü devam etmez
Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde

1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı
Devrimin şanlı yolunda ilerleyen halkların bayramı

Bazı masalardan katılanlar oldu. Etrafa hiç bakmıyordu. Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atıyordu heyecandan ama çoğunlukla korkudan. Hızlandırılmış versiyon şeklinde söylendi. Marş bitti. Hiçbir şey konuşulmadı başka. Aynı yerde oturanlar dolmuş güzergahlarına göre ikişerli üçerli ayrıldılar. Bugüne kadar kutladığı ve unutamadığı 30 Nisan ertesiydi, 1988 Bir Mayıs’ı.