toplumsal cinsiyet


Vittorio Zecchin A Thousand and One Nights (1900)

8 Mart yaklaşıyor. Takvimde coşkulu günlerin en uzunu. Feminist bir kent nasıl olur sorusuna yanıt arayalım mı bu kez diye sorduk zıt kadınlarla. Çok düşündüm ama yazmaya başlamamı Şehrazat ve Dünyazat ikilisine borçluyum. Anlattıkları hikâyeye değil. Adlarına ve onların kardeş olduğunu, özgürlüğün farklı yüzlerini temsil ettiklerini öğrendiğim kadınlarla dergi toplantılarının harekete geçirici etkisine borçluyum.

Şehrazat, Yüksek’e göre (2018) özgür şehir demektir, Dünyazat ise özgür dünya. “Soyutlama yapan bu adlar ütopik, soyut bir toplumun, şehrin ve dünyanın tarifi ve kurgusudur. Bu ideal, olması gereken iyiye, iyiliğe dair, her zaman iyilerin kazandığı, adaletin hüküm sürdüğü, adaletsizliğin ve kötülüğün ve kötülerin kaybettiği ütopya kurgulardır. Dünya kardeşliktir. Masallar, kardeşlik üzerinden dünyayı eşitler.”* İşte bu adların çağrıştırdığı bu eşitlik ütopyasına dair yazmak istiyorum. Bazen burası ve şimdi için ütopya olanla bambaşka yerlerde zaten olan çakışabilir. Bu mümkün. Olsun.

Ankara feminist bir şehir olsa mesela evden okula çıkarken bisikletten başka bir araç kullanmak aklıma gelmezdi. Kentin en dik yokuşlarında engelliler, yaşlılar ve canı o sıra yokuş çıkmak istemeyenler için yol kenarında bisiklet asansörü, yokuş kolaylaştırıcısı olurdu. Trafik zaten önce yaya, sonra bisiklet ve bunların yanı sıra motorlu taşıtlar için düzenlendiğinden şimdinin can kaygısından söz etmeye gerek bile yok. Çünkü şehir içi trafik akışı bir otoyol hızına değil hayata göre akardı. Bu nedenle bisikletle gidilen okul yolundan daha iyi bir başlangıç olamazdı güne. Bisiklete de zaten bazen mini bir etekle, bazen gök mavisi bir elbiseyle bazen de o gün ne dilersem onunla binerdim. Çünkü herkesin dilediğini düşündüğü, yazdığı, söylediği bir şehirde ne giydiğimizin önemi artık kalmamış olurdu.

Okul ise bambaşka bir yer olurdu bambaşka. Bir yanıyla özüne dönerdi mesela. Soruların cevaplardan önce geldiği, insanın ne olmak istediğinin keşfine çıktığı bir yer olurdu artık. Öğrenmenin de öğretmenin de damakta tat bıraktığı bir yer. Öğrencilerin seslerinin içlerine kaçmadığı, diyalog imkânlarını ürettiğimiz bir yer. Mekân olarak geniş ve yatay olurdu. Sıkıştırılmış, bahçesiz ve anlamsızca dikine giden bir yer değil. Okulun bahçesi olmazdı da bahçenin okulu olurdu mesela. Her şehrin bir doğa tarihi müzesi bir de insanlığın rezillikleri müzesi olurdu okula yakın. Böylelikle çocukların mağrur ve mutlak doğa hakimi gibi hissetmemeleri için daimi bir bellek ile çevrelenmeleri de sağlanırdı. Okulun o geniş mi geniş bahçesinde o civarın daimi kedileri, köpekleri, kirpileri, danaları, kuzuları ve kuşları diledikleri gibi yaşardı çünkü kısıtlayıcı kurallar hayvanlara değil insanlara karşı konmuş olurdu.

Binaların boyunun şehrin en yüksek ağacının boyunu geçemeyeceği kuralını yazmama gerek yok aslında ama şurada dursun. Şehrin sokaklarını habire kesen minik meydanlarında su perilerinin, deniz  atlarının, kar topu oynarken bıçaklandığında “ne olur bu bir düş olsun” demiş bir gazetecinin, kirpiğimize gözyaşı düşmesin dileyen bir kadının mesela heykelciği çıkardı karşımıza. Her şey geçti, hadi sıfırdan başlıyoruz diyen değil her şey geçti, çok şeyden başlıyoruz diyen şuurlu bir şehir olurdu. Belleğe takıklığı bu yüzden. Yolları süpüren işçilerin maaşı mecliste neye el kaldırdığından bihaber el kaldırıp indiren vekilden çok olurdu. Eymir’e  bakan dev sitelerin yerinde yeller esiyor olurdu bir de. Çünkü o siteler Eymir’e bakıyor diye kurulmuştu bir zamanlar ama Eymir o sitelere bakmak istemiyordu.

Şehir azını hatırladığım çoğunu yazmadığım yüklerinden azat edilirdi. Şehrazat olurdu. Ankara yolu böyle açınca kim bilir adım adım bakardık bir gün dünyazat. Boşuna demiyoruz yıllardır. “dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa, lubunlar özgür olsa!” bir de “düş peşindeyim düş peşime!”  

*Özcan Yüksek, Şehrazat ve kardeşi. T24 Bağımsız İnternet Gazetesi, 04 Ocak 2018.

Evet içinizden geldiği gibi düşseniz peşimize ya da düşsek peşinize. Feminist bir kent nasıl olurdu? Ne dersiniz? Siz de yamalı bohçamıza iliştirir misiniz düşüncelerinizi?

https://padlet.com/zitlar_mecmuasi/kfi7iwow2ljmz1jt

Bu bağlantıyı takip edip, Padlet’teki yamalı bohça taslağımızı bulacaksınız. Henüz bir “taslak” çünkü sizin katkılarınızla tamamlanacak. Zıt kadınların eklediği kutucuklarla kent düşlerini, kentin düşüşlerini, bitmesini ya da çoğalmasını istediğimiz gerçekleri göreceksiniz. Sayfanın sağ alt köşesindeki pembe “+” sembolüne tıklayıp kendi kutucuklarınızı yani, yamanızı iliştiriverin bize, biz de onları en kısa zamanda onaylayacağız. Sizin feminist kentiniz nasıl olurdu? Birkaç cümle, bir fotoğraf, saksıda güzel kokulu fesleğen, kentin şarkısı, şiir… Sizin düşünüzü hangisi daha iyi anlatıyorsa.

Eğer Padlet’e kutucuk eklerken bir sorunla karşılaşırsanız lütfen meydan@zitlarmecmuasi.com adresine eklemek istediğiniz içeriği gönderiniz, sorunu birlikte çözeriz!