Fotoğraf: Can Mengilibörü
Nehir, üniversiteden tanıdığım yakın bir arkadaşım. Kendisiyle çok ortak yönümüz var. Bunlardan bazıları; alkol alma kapasitelerimiz ve bu kapasitelerimizin zaman içinde paralel şekilde değişmesi. Üniversitedeyken çabuk sarhoş olmamıza rağmen durmaksızın içer ve çok eğlenirdik. Son zamanlarda hem çok az içiyor, hem çabuk sarhoş oluyor, hem de hemen sızıyoruz. Geçenlerde, zamana meydan okuyan, nostaljik, sınırlarımızı unuttuğumuz, bizi ergenliğimize döndüren bir hayal kurduk ve bu hayali hemen plana döktük. Mekanlara gitmeyi çok özlemiş olacağız ki pandemi tamamen biter bitmez, Sakarya’ya, en sevdiğimiz barlara girip her birinde birer bira içeceğiz. Aşağıda ayrıntılandıracağım plana sizler de davetlisiniz. Buyurunuz:
Fotoğraf: Can Mengilibörü
COVID’in ortadan kalkmasının ardından ilk cumartesi günü saat 17:00 sularında, aç karna Sakarya’daki Hüsmen Ağa Turşucusu’nun önünde buluşacağız. Buluşma noktası olarak burayı seçtik; çünkü Hüsmen Ağa Turşucusu’nun jeopolitik bir önemi ve harika turşuları var. Şöyle ki; Sakarya metrosundan Mithatpaşa üst geçidine kadar olan meşhur Sakarya Caddesi’nin tam da orta hizasında, SSK İşhanı’nın (SSK İşhanı’nın Çankaya Belediyesi binası olduğunu hâlâ kabullenemedim) karşısında yer alıyor. Bar turumuza, muazzam turşuların satıldığı bu turşucuda midemizi tuzlu tatlarla doldurarak hazırlık yapacağız. Buradan isteyen evine turşu alabilir; ancak biz plastik bardaklarda acılı turşu suyu, şalgam, acısız turşu suyundan oluşan kokteylimizi yudumlayacağız. Böylece iyice susayacak, ilk biramızı büyük keyifle yudumlayacağız.
Turumuza “barlar binasından” başlayacağız. Bilen bilir, Kızılay’ın bar ekosistemi, apartman katlarına yerleşmiş barlardan oluşmaktadır ve ekosistem bir gece içinde farklı mekanlarda birer bira içme sürecini kolaylaştırır. Ankara bu anlamda da pratik bir şehirdir. Bu binalardan en sevdiğimiz, Sakarya’da İnkılap Sokak’ta bulunmakta. Ortanın Solu Aho’nun Yolu isimli bir twitter hesabının da bu bina ile ilgili belirttiği gibi; “Ankara’nın en eğlenceli binası sadece 10/10 rafine zevkli insanlar burada takılır.”
Fotoğraf: https://twitter.com/emeklidemokrat/status/1254442834008170497
Binada ilk Livane Bar’a uğrayacağız. Livane Bar Ankara bar ekosisteminin güzide ve önemli bir parçası. İçeride kendinizi bir evde hissedersiniz; çünkü gerçekten de bir apartmanın kolonları olan büyükçe bir dairesindesinizdir. Tam da kolonların arasında sahnesi vardır, sahnenin önü ise koridor şeklinde boştur. Bu boşluk mekanın ne kadar verimli olduğunun göstergesidir; çünkü orta ölçekteki horon ve halaylar için kullanılmaktadır. Boş alanın yanlarında ise masalar vardır ve masalar düz dikdörtgen şeklinde olup örtüleri lokal masalarının örtülerine benzer. Livane Bar’ın hissiyatını tasvir edemeyebilirim; ama bir şarkıyla yansıtabilirim; Kazım Koyuncu- Fadime.
Bar turumuzda Livane Bar’da ne yapacağımıza dönersek, muazzam havuç kokteyli (şarap bardağında limon suyu ve havuçların olduğu bir tür atıştırmalık) ile Karadeniz müziği dinleyeceğiz. Eğer şanslıysak harika horon şovlarına denk geleceğiz.
Daha sonra Always Rock Bar ile yolumuza devam edeceğiz. Adı üstünde rock bar olduğundan burada rock ve metal müziğe doyacağız. Bir rock bara yakışır şekilde loş ışıklar altında olan barda çok iyi müzisyenlerin ve müzik gruplarının posterleri duvarlara asılıdır. Cam kenarında da oturulabilir, böylelikle İnkılap Sokağı, Telve Bar’ı ve Eskiyeni Bar’ı yukarıdan izleyebiliriz ya da sevdiğimiz bir grubun posterini belirleyip tam karşısına konumlanabiliriz. Ben en çok duvardaki kocaman Deep Purple yazısının karşısına denk gelecek şekilde oturmayı seviyorum. Buranın ruhunu da bir şarkıyla anlatmam gerekirse; Scorpions-Rock You Like a Hurricane.
Fotoğraf: Can Mengilibörü
Üçüncü biramızı en son kattaki Teras Bar’da yudumlayacağız. Behzat Ç izlememişseniz ancak izlemeyi aklınıza koymuşsanız bu bara gelmenizi pek de önermeyebilirim. Zira bol bol Behzat Ç spoilerına maruz kalabilirsiniz. Gene de “ben spoiler istemem” diyorsanız, turumuzun 3. birasını, aynı binadaki başka barlarda da içebilirsiniz. Şaka bir yana, adından da anlaşılacağı üzere şahane bir terası vardır. Terasın başladığı ve bittiği duvarlar mordur. Aslında şöyle demek daha doğru olur; mekana oturup içmeye başladığınızda duvarlar mor, ilerleyen saatlerde bordo en son da kırmızı olur. Bu sihirli renk dönüşümünü Ankara’da başka bir yerde yaşama ihtimaliniz var elbette; ama aynı sihirli duvarda arada yerleri değişen Ahmet Kaya, Neşet Ertaş ve Behzat Ç. Posterlerine denk gelip gelemeyeceğinizden emin olamadım. Teras Bar’ı da anlatan şarkı elbette ki Pilli Bebek’ten gelecekti. Buyrunuz; Pilli Bebek-Sakarya.
Bar turumuzun bu aşamasında yemek yiyeceğiz. Halihazırda üç bira içmiş olduğumuzdan acıkmaya başladık ve yemek molasını hak ettik. Barlar binasının karşı çapraz hizasına, Net Piknik’in (Net Piknik’in kapanmasını, bir daha et salatası yiyememeyi, müdavimlerini, yılların emektar garsonlarını bir daha görmemeyi asla kabullenmiyorum) karşı hizasına düşen Can Balık ve Adana Dürümcüsü yemek molası için seçenekler arasında. Vegan, vejetaryen arkadaşlarımız ise Nefes Bar’a gidebilirler; zira Türkiye’nin en iyi roka salatası oradadır. Yanına birkaç meze de istenebilir. Dördüncü biraları içmek üzere ekibin tekrar toplaşma yeri Nefes Bar olacağından önden Nefes Bar’a giden ekibin yer tutması gerektiğini baştan belirteyim.
Otlangaç ile Blues Bar’ın (anılarla ve güzelliklerle dolu iki mekanın da kapandığını kabullenmediğimi söylememe gerek var mı bilmiyorum) orta hizasından geçen tüp geçit ile ulaşılan Nefes Bar’ın ambiyansı özel, güzel ve otantiktir. Mekana giriş yapıldığında sağ tarafta ocakbaşı, ocakbaşının hemen yanında da bar bulunmaktadır. Ocakbaşından çıkan kebapların, çöp şişlerin vs. tadına şaşırmamak elde değil; zira bir barda bu kadar leziz kebap ve türevlerinin de yapılıyor olması hayranlık uyandırır. Girişin solunda ise mekanın bahçe kısmı vardır. Masalar birbirlerine yakın konumlanmış olsa da bahçe geniş olduğundan Nefes Bar’ın ferah olduğunu söyleyebiliriz. Bazı günler içeri kısmında konserler olur. İç ve dış mekan ayrımı o kadar yerindedir ki, konserlerin sesi dışarıya gelmez, dolayısıyla muhabbet bölünmez. Buranın şarkısı da; Hariçten Gazelciler-Kendimden Geçtim Ama.
Fotoğraf: Can Mengilibörü
Başladığımız sokağa dönüyor ve Eskiyeni Bar’da turumuzu sonlandırıyoruz. Eskiyeni’de deli gibi dans edip eğlenmeden geceyi kapatmak olmazdı değil mi? Hele bir de günlerden cumartesiyse…
Eskiyeni’nin en güzel yanı, müşterilerine birden fazla seçenek sunabilmesidir. Dışarı kısmında oturup muhabbet edilebilir, giriş katında eski 45’liklerle başlayan 90’lar Türkçe Pop ile devam eden müzik şöleni eşliğinde dans edilebilir ya da bir alt katında ne türe ait olduğunu bilmediğim bazı şarkılar eşliğinde daha da çok dans edilebilir. Eskiyeni Bar’ın şarkısı mıdır bilmem; ama barda sıklıkla denk geldiğim şu şarkıyı sizlerle paylaşmak isterim; Şebnem Paker-Dinle.
Nehir’le unutulmaz Sakarya gecemize katılmak ve bu geceyi ölümsüzleştirmek isterseniz diye sizlere bilet hazırladım. Biletinizi yanınızda getirmeyi unutmayın.
Not: Bu hayali kurarken umut ve özlem kadar endişe de hissettim. Bahsi geçen ve diğer tüm mekanların pandemi sürecinde ayakta kalıp kalamayacağı muamma. Kafe, bar ve restoran çalışanları ve işletmecilerinin sesini duymak, onlarla dayanışmak için KABARE platformunun desteklenmesi çok büyük bir önem taşıyor.