balkon

“Hayatlarımızın arka kapısıdır balkonlar.” derdi bir arkadaşım, şimdi şimdi veriyorum hakkını ona. Ne çok şey sığdırıyoruz balkonlara değil mi? Sofralar sığıyor o küçük yere kalabalık ailenin özlemiyle, çiçekler ekilip umutla bekleniyor yeşilliğe bir nebze olsun ulaşabilmek için, bazen hiç kalkmayacak gibi bir bardak çay ile bitmeyen bulmacalarla devriliyor güneş.

Kurtuluş parkının karşısındaki balkon ise benim çocukluğumun oyun alanıdır. Oyun alanı da dediysem aynı anda dört kişinin zor sığdığı küçük bir yer. Zaten oyun da dediysem en fazla çiçek sulamaktı benim maceram. Bir heves Andiçen’in önünden geçen dolmuşları sayabilmek için koşturduğum bir durak. Sonraları büyüdükçe kaçamak sigaraların parkı oldu. Düğünü, cenazeyi paylaştığım oyun alanımdı o balkon.

Şimdi seneler sonra kendi evimin balkonuna koydum aynı çiçekten. Yerini beğendi. Yanına da bu yaz toparlarız elbet düz taşlardan, vakit çok. Bu sefer dolmuşları sayamasam da yine bir parka bakıyor balkonum ve yine tüm oyun alanım bu balkonla sınırlı.