Fotoğraf: Yunus Özkazanç
Hayatımıza henüz cep telefonlarının girmediği 90 lı yıllar. Bir gün ablamla Kızılay’da görüşmeye karar veriyoruz. “Nerde buluşalım? Kızılay’ daki Ziraat bankasının önünde.” O dönemlerde Gima’nın yan tarafında Ziraat Bankası’nın bir şubesi vardı. Yine o zamanlarda Atatürk Bulvarı’nın Sakarya Caddesi girişinde de Ziraat Bankası’nın bir şubesi vardı. Ben Gima’nın yanındaki şubede beklemişim, ablam ise Sakarya Caddesi girişindeki şubenin önünde. Bu kışı hiç de aratmayacak insanı tir tir titreten kuru bir Ankara soğuğunda 1 saat ablamı beklemiştim. Akşam ev telefonundan benim sitem dolu “Niye gelmedin?” sorusuyla karmaşa çözülmüştü. Ama en uzun süre bekleyen ve en çok üşüyen bendim ablamın ses tonundan anladığım kadarıyla. Cep telefonsuz yıllarda 15-20 dk beklemek çok normaldi. Hatta duruma göre bekleme süresi 1 saate kadar çıkabilirdi tabi bu biraz sizin sabrınıza biraz da beklenen kişinin önemine bağlıydı. Şimdilerde iletişim olanakları artık çok rahat olduğu için 5 dakika geç kalacak olsanız bile karşı tarafı haberdar edebiliyorsunuz. Cep telefonsuz yılların, “Acaba gelecek mi? Neden gelmedi? Nerde kaldı?” diye düşünmeli hatta bazen buluşulamamalı heyecanlı, sürprizli, maceralı buluşmaları olmasa da en azından artık soğuklarda tir tir titremiyoruz.