Fotoğraf: Can Mengilibörü
Çukurambar’da bir çalışma salonundayım. Oturduğum masanın önü caddeye bakan koca bir pencere. Bugün çalışmaya başlamadan önce hemen pencerenin önündeki çöpün yanında duran kağıt toplayıcısı genç bir adama ve yanında dolanan 5-6 yaşlarındaki oğlan çocuğuna takılı kaldım bir süre. Eşitsizlik her an burnumuzun dibinde ama kağıt toplayıcılar görünmezlikleriyle eşitsizliği en somut hale getiren çalışanlar sanıyorum. Bu ikili biraz Şarlo’nun ufak çocukla olan halini hatırlatıyor. Bulunduğum çalışma salonunun alt katında büyük bir market var. O nedenle çöp konteynırının civarı günün her saati toplayıcıların, sanırım aslında atık kağıt işçileri demeliyim, uğrak yeri. Geçen akşamlardan birinde de bir kamyon yanaşmış içinden çıkan genç bir kadın ve erkek bu kez kartonları düzleyip kamyonete atmışlardı çünkü.
İkilimize geri dönelim. Ufaklık sürekli etrafı izliyor. Aslında ilk gözüme takıldığında kağıt toplayanlarla ilişkisi olup olmadığından emin değildim. O nedenle izlemeye başladım çocuğu. Kağıt arabasının civarında yerlerden bir şey alıyor gibiydi. Sonra kağıt arabasının önüne geçti. Ben sadece elinin kağıt arabasına tutunmaya çalıştığını görebiliyordum baktığım yerden. Kağıt arabası yüklüydü. Çocuk zıplayıp asıldı, iki elini de görebildim ama kağıt arabasını hareket ettiremedi. O sırada yolun karşısında bulunan diğer konteynırdan kağıt almaya çalışan genç adam ufaklığa bir şeyler söyledi. Çocuk bıraktı kağıt arabasını. Sonra genç adam diğer konteynırdan aldıklarını yolun bu yakasındaki kağıt arabasına taşıyıp yerleştirdi.
Genç adamda da birini bekler bir hal var. Evet kesinlikle birini bekliyor, hiç beklemediğim bir anda pantolonunun arka cebinden çıkarıp hemencecik saçının önünü tarayıp düzeltmesinden anlıyorum bunu. Kağıt arabasına düzlediği kartonları yükledikten sonra yol kenarına yaslanıp etrafı izliyor ve hop saçını düzeltip devam ediyor izlemeye genç adam. Ama ikisinin de garip bir görünmezlikleri var gibi. Yanlarından aceleyle geçen orta yaşlı adamlar da onları görmüyor. Kulaklığını takmış hızlıca geçip giden kadın da. Bir süre bulunduğumuz apartmanın civarını gözlüyor genç adam. Kağıt arabası öyle duruyor. Ufaklık eli cebinde bazen arkasında bir yuvarlak çiziyor genç adamın çeperinde. Sonra beklenen kişi görünmediğinden arabaya asılıp yola çıkıyor genç adam. İkisi yoldan geçerken yol bir anlığına bir çayırlık oluyor, bir genişlik, arabaların hatta kimselerin geçmediği. Öyle görünmezler arabalara, insanlara. Genç adam kağıt arabasıyla diğer sokağa yönelirken çocuk eli cebinde geride kaldı. Park etmiş bir arabanın etrafını dolaştı. Arabadan genç bir kadın indi. Çocuk ona yanaşıp bir şeyler söyledi. Kadın baktı ama devam etti. Biraz ilerleyince çantasını karıştırıp çocuğu çağırdı, sanırım birkaç bozukluk verdi ona. Çocuk bozuklukları bir yerlerine yerleştirmeye çalışarak genç adamın gittiği tarafa doğru ilerledi ve gözden kayboldu. Kimse görmedi onları belki ama ben gördüm. Min Dit.*
Min Dit; senaryosunu Evrim Alataş ve Miraz Bezar’ın yazdığı 2009 tarihli film. İzlemenizi öneririm.