kent

Yaşadığımız yerin parçası mıyız… bir parçası olmak istediğimiz kentin dertleri, güzellikleri, politikaları, renkleriyle ilgili miyiz… bir diğerine söz/eleştiri üretmeden önce, kendimiz neresindeyiz o’nun… ilgi ve katılımımız ne durumda ağaçlarının altından, kaldırımlarında yürüdüğümüz, gece her biri bir diğeri gibi özel görünen o şehirde… arabadan insek, yürüsek, bisiklete binsek ve dokunsak o şehrin bir parçası olan, o sokaktaki yaşama… söz söyleyebilsek, sözü paylaşsak o sokakla, o sokağın esnafı, ağacı, kedisi, komşusu, yürüyeni, duranı, şarkı söyleyeni, temizliğini yapanıyla… bunlar için, bunlar adına buradayız, hepimiz birlikte, birarada ne yapabilirizin peşine düş’eceğiz.

hep zeytin ağacı veya herhangi bir ağacı dikmeye devam etmekten DÜŞ’memek.

muhalif, eleştiren, renkli, pozitif fikirlerle kente bakmaktan DÜŞ’memek.

politik aklımızdan DÜŞ’memek.

Sıradanın, vasatın iyiliğinden DÜŞ’memek.

bilginin insaniliğin önüne geçemeyeceği, sadece ona omuz verebileceği gerçeğinden DÜŞ’memek.

(herşeyi tüketen) günümüz bireyi halleriyle doğa-canlı sorumluluğumuzdan DÜŞ’memek.

büyüdükçe, yükseldikçe, önemlileştikçe… salıncaktan DÜŞ’memek.

kent’in yaşayanlarının, kentin asıl sahibi olduğunu ve bunu/haklarını/haklarımızı onlarla omuz omuza paylaşmak adına yola çıkmaktan DÜŞ’memek.

biriktirdiklerimizi, şehrin biriktirdiklerini birlikte paylaşmaktan DÜŞ’memek.

evlerde, üniversitelerde, kafelerde eleştiren, muhalefet eden, zorlayanların “paralel hayatlar yaşadığı” şehri – Ankara’yı bilmekten DÜŞ’memek.

üniversitelerin etkisi ile doldur-boşalt olan bu şehirde, duranını da, kalıp da bir şey yapmak isteyenini de, gidenini de, evine kapanıp düşüneni de unutmamakta DÜŞ’memek.

yerel yönetimin/yöneticinin, şehrin sahipleri için yapması gerekenleri birer birer ortaya koymaktan DÜŞ’memek.

görünmeyenler adına, ana akım medyanın bakmadığı yerlere bakmaktan DÜŞ’memek.

tüm nefes alışlarımızı zorlaştıran yaşadıklarımıza rağmen, eleştirilerimizde/muhalefet edişimizde pozitif bakmaktan DÜŞ’memek.

birbirini toparlayan, birbirinin farklılıklarına, farklı politik akıllarına omuz vermekten, birlikte “daha iyi bir dünya mümkün” demekten DÜŞ’memek.

birbirimize alan açmak için yürüyen, sen’leri benlerin önüne koymayı bilebilen insanlar olmaktan DÜŞ’memek.

her yeni katılanımızın deneyimli eski olanımıza yeni birşey öğretebileceğini bilmekten… her eski olanımızın, yeni katılanımızla sivriliklerinden törpülenerek, yaşadığı kent lehine politika üretmek için birlikte ve paylaşarak koşturmasından DÜŞ’memek.

farklılıklarımızla birarada durabilmek için çabalamaktan DÜŞ’memek.

bir beklentimiz olmaksızın, bu kentteki her tür işin ucundan tutarak DÜŞ’memek.

sen’lerin düşüncelerini, aklımızdaki düşüncenin (ben’in) önüne koyarak DÜŞ’memek.

yaptığımızın herkesin/hepimizin olduğunu bilmekten DÜŞ’memek.

birbirimize kendi fikrimizi kanıtlamanın hırsına yenilip, dayanışmadan DÜŞ’memek.

konuşmanın, tartışmanın, yüzyüzeliğin, yoğurdu her çeşit yemenin sonunda yanyana durabilme halimizden DÜŞ’memek.

kendi söylediğimizi, az sonra diğer bir söylediğimizle yanlışlayan çelişkilerimizle DÜŞ’memek.

kim daha bilgili, kim daha deneyimli, kim daha baskın, kim daha üretken bakmaksızın, hep birlikte düşünmekten DÜŞ’memek.

birlikte yapmak ve birlikte tamamlanarak düşünmek ve kentle bu politik akılla paylaşmaktan DÜŞ’memek.

ayar veren, öğüt veren, şöyle yapılacak diyen, ben daha iyi bilirim diyen olmamaktan DÜŞ’memek.

hep birlikte yapma ve o’nu paylaşmaktan, az biriktirmişle çok biriktirmişin birlikte paylaşımından DÜŞ’memek.

deneyim/bilgi çokluğunu baskınlık haline getirmeyip, denk, bilgi ve üretim farklılıklarımızla, diğeri lehine tavır almayı bilme erdemiyle, üsttencil olmayan temastan DÜŞ’memek.

bireysel belirlemeciliklere, son sözü ben söylerimciliklere, tekleşmelere, baskın inisiyatif almalara, anlamaya çalışmamalara, empati üretmemelere, patronajlaşmışlığa, iktidar metodu sergilemelere yenik DÜŞ’memek.

ve

herkesle, bu kentin her sokağında, her köşe başında denk gelebileceğimizi, görüşebileceğimizi, birlikte eyleyebileceğimizi, aynı sokakların/parkların çocukları olduğumuzu bilerek yaşamak ve başlamaktan DÜŞ’memek.

“hoş geldin zıtlar mecmuası”