balkon

12 gündür buradayım, hiç kımıldamadım. Aynı yerde durup, sabit bir noktaya bakıyorum. Kafamı bile kıpırdatmıyorum. Bu sabitliğin özel ve bir o kadar da makul bir sebebi var. Bana bahşedilen kutsal görev yerimden kımıldamamı öğütlüyor. Yani nasıl diyeyim, tabiatıma aykırı bu “kalma” haline içimden bir ses “KALK GİT” derken, ayrı bir dürtü de ironik bir şekilde yer çekimine karşı koyarcasına “DUR, SAKIN HAREKET ETME” diyor.

Bir apartmanın 2. Katındayım, bahçeye bakan penceredeyim. 12 günlük eylemsizliğim sadece mücbir sebeplerle kesintiye uğruyor. Bazen pencereye birileri yaklaşıyor, o zaman ardıma bakmadan gitmem gerekiyor işte. Seri bir şekilde uzaklaşıyorum. Ama hızla geri dönüyorum, arkada bıraktıklarımın hala yerlerinde olduğunu görünce içime bir rahatlıyorum.

Yalnız pencereye yaklaşanlardan biri sürekli benimle göz göze gelmeye çalışıyor. Anlamıyorum. Korkuyorum. Kafamı çeviriyorum. Kafamı döndürdüğümde gitmiş olmasını umarak ama o yine orada duruyor. Yine Korkuyorum. Ama artık daha az. Az az alıştım içeridekine galiba. Daha 1 hafta daha burada oturmam lazım. Eskiden bu kadar dolu olmazdı bu pencere, şimdi sürekli biri var içeride, galiba içerideki de kuluçkaya oturdu. Ama ben yaklaştığımda o korkup kaçmıyor. Altımda 2 yumurta var. Takribi 1 hafta sonra yumurtadakiler çıkacak, ben de onlar uçmayı öğreninceye kadar başlarında bekleyeceğim. Sonra 2. Kattan onları aşağı itip, uçmaya devam edeceğim.

Karantina başladığından beri, iki haftadır bir apartmanın ikinci katında iki kişi ile paylaştığım dairede içinde sadece 4 adım atabildiğim odamdayım. Hiç dışarı çıkmadan oturuyorum. Bazen saatlerce kımıldamadan bilgisayarın monitörüne kafamı bile kıpırdatmadan bakıyorum, bazen bir filme bazen bir derse. En büyük aksiyonum 9 adımda mutfağa gidip, yaklaşık 10 gün önce yumurtalarının üstüne tünediğini fark ettiğim güvercini gözlemek. Güvercinlerin gözlerini kırpmadığını biliyor muydunuz? Her mutfağa gittiğimde onu yokluyor ve zaman zaman da korkutuyorum istemeden. Bebek güvercinleri ben de en az onun kadar merak ve heyecanla bekliyorum. İnsana hasret bu izolasyonda, bir canlının dünyaya gelişi, hızlandırılmış erginleşmesi ve hayata atılmasına tanıklık etmenin belgesel izlemek tadında doyurucu bir haz vereceğini umuyorum sanırım.

Ama bir gün, insan dünyasında takdir görecek ve belli ki güvercin dünyasında affedilmeyecek bir hata yaptım. Kalktım, o koca camı sildim… Güvercinin tünediği camı temizlemek, başta evde zaman geçirmelik aktivite repertuarıma yenisini eklemek amaçlı yaratıcı bir eylemdi. Ama bu eyleme beni sürükleyen şeyler arasında, muhakkak ki temiz camdan anne ve 2 yavruyu daha net görecek olmak da vardı. İşte bu amaçlarla cama yaklaştım ve karantinanın bana bahşettiği boşluğun verdiği yetkiye dayanarak o camı yarım saate yakın sildim. Benim anne adayı olay sırasında yine korkup uzaklaştı, her zamanki gibi bir uzaklaşma sandım, umursamadım. Ne zaman cama yaklaşsam böyle yumurtaları bırakıp giderdi. Ama bu sefer gidişi bir başkaymış. Anlamadım. Birkaç saat sonra geldiğimde anne, manasızca biraz da benim addettiğim, yumurtalarını da alıp gitmişti.

Şimdi ne zaman cama yaklaşsam kalbimde bir ağırlık, hem camdaki yalnızlığım hem de birilerini evinden etmişliğimle baş etmeye çalışıyorum.