kültür

Havada is kokusu vardı. Yanıyordu… ODTÜ… Stadyum…

Talaş ve zift belki ilk defa ateşle bu denli büyük bir aşkla, belki de ilk defa bu kadar büyük bir tutkuyla, belki de ilk defa bu kadar büyük bir uyumla birbirlerine harmanlanmıştı. Talaş ve zift belki de ilk defa bir ateş özlemi ile yanıp kavruluyordu.

Havada is kokusu vardı. ODTÜ stadyumu yanıyordu. ODTÜ’den yıllarca çıkmayacak, taşına toprağına, amfilerine sinecek bir is kokusu yayıyordu; zift, talaş ve ateş.


Fotoğraf: Anonim

Hüzünler hep mi Haziran olur, zaferler hep Ekim mi olur, tesadüf müdür bilinmez ama 1968’in Ekim ayının bir gecesidir. ODTÜ’nün ölümsüz kahramanları Hüseyin İnan, Taylan Özgür, Alpaslan Özdoğan, Mustafa Yalçıner, bir gece yarısı yazarlar ilk DEVRİM yazısını stadyumun betonlarına. Efsaneleri çoktur ODTÜ’nün. Gerçek nasıldır, nedir, bilinmez. Japon malı boya kullanılmış. Doğrudur. Kimya öğrencilerinin hazırladığı özel karışımdan yapılmış boya ile yazılmış. Doğrudur. Cam asidi ile karışım güçlendirilmiş. Doğrudur. Onlarca metre urgan kullanılmış. Doğrudur. Ya da hepsi efsanedir. Sabaha karşı tamamlanmış ve 50 yıldır hiçbir kimyasal formülün, yağan yağmurun karın, Mustafa Başçavuşun, hiç bir nefretin, sevgisizliğin, intikamın, kinin silemediği “DEVRİM” yazısıdır gerçek. 1970 de yakılmıştır yeniden talaşla, ziftle, ateşle, cesaretle, sevdayla, inançla, aşkla. İşlemiştir en derinliklerine kadar betonun bir daha terk etmemecesine ODTÜ’yü.

1989 yılı. Aylardan gene Ekim. Öğrenci hareketinin yeniden ivmelendiği yıllar. Öğrenci Derneği, Bahar Şenlikleri dışında, Gökkuşağı Konserleri adı altında 2 gün sürecek etkinlik organize ediyordu. ODTÜ’ye ilk defa Bulutsuzluk Özlemi, Grup Mozaik gibi gruplar geliyordu. Barış şenliklerinde İstanbul’da dinledik ilk Bulutsuzluk Özlemi’ni. Acil Demokrasi, Şili’ye Özgürlük, Hiroşima. Bu sözleri hep bağlama ile dinlemeye alışmışız. Çok güzel geldi yüksek dozda gitar sesinden dinlemek. Para almadan geldi hepsi ODTÜ’ye. Tanınmıyordu Ankara’da o günlerde Bulutsuzluk Özlemi. Bir bloğunu doldurabildik stadyumun. Takip eden bahar şenliklerinde birçok kez geldiler binlere konser vermeye.


Program sonradan çok değişti. Kaynak: Katılım Arşivi

Gökkuşağı Konserleri’nde, 1980 darbesi sonrasında ilk defa organize olunmuştu. Grup Ekin konseri sırasında yazılacaktı yazı yeniden. Daha ses kontrolleri dahi başlamadan, yüzlerce kişi yerini aldı DEVRİM yazısının üzerine oturarak. Ellerinde 10 kuruşa satın alınmış ucuz mumlar, sanki meşale görkemiyle saf tutmuş, yanacağı anı bekliyordu.

“Erken öleceğiz
Seninle biz
Zaferden önce öleceğiz…”

Tüm yitip gidenler için mumlar teker teker yanmaya başladı ODTÜ stadyumunda. DEVRİM yazısı üzerinde saflarını tutmuş her bir meşale yürekli mum, birer birer yanıyordu. Bazıları dayanamıyordu esen rüzgara sönüveriyordu. Yeniden yakılmayı bekliyordu sabırsızlıkla. Havayı is kokusu kapladı yeniden. Rüzgarın artan şiddetine inat, direniyordu sönmemek için meşale yürekli mumlar. Binlerce ODTÜ’lü devrim şarkıları söylüyordu, tek bir ağızdan. Hangi gruptansın, apolitik misin, nerelisin demeden omuz omuza halaylar çekiyordu. Dile kolay yeniden yazılmıştı mumlarla, 20 yıl sonra DEVRİM yazısı ODTÜ’de. Herkesin içini umut kaplamıştı. Yeniden içimize çekmiş ve hatırlamıştık kokunun büyüsünü beraberce.


Fotoğraf: Çevre Topluluğundan Cihan, 1989

Sindiremedi içine ne jandarma ne polis. Artırdı baskıları ODTÜ’de. Sadece birkaç yıl geciktirebildi, yeniden DEVRİM yazılmasını.

1993 yılı bahar şenliği. Engin Ardıç ve Meriç Köyatası’nın ODTÜ’ye panele geleceği haberi alındı. Slogan başladı ODTÜ’lü anarşistler öncülüğünde. “Sermayenin uşağı, Engin y……”. Sürekli bu slogan atılıyor ve Engin Ardıç’ın yanında ODTÜ’de yürünüyordu. Sesler yükseldi, sloganlar şiddetlendi. Her ikisi de ODTÜ’yü terk etmek zorunda kaldı. Herkes çok eğlenmişti. Bir anda ortaya yeniden DEVRİM yazma fikri atıldı.

Cem Karaca konseri vardı o akşam. Konsere erken gidilecek, Gökkuşağı Konserleri’nde olduğu gibi bir grup tribündeki DEVRİM yazısı üzerine oturacak, mumlar geldiğinde bu kişilere dağıtılacaktı.

Saat 16:00 civarıydı görev paylaşımı yapıldı. Bir grup 100. Yıl sitesindeki bakkallara mum satın almaya, diğer kalabalık grup is DEVRİM yazısı üzerindeki yerini almaya gitti. 100 Yıl sitesindeki tüm bakkalların – ki o dönemde bir elin parmakları kadardı- elindeki toplam 456 adet mum satın alındı.

Diğer grup DEVRİM yazısı üzerinde yerini almış beklerken konser vakti yaklaşıyordu. Üçerli beşerli stadyuma akın ediliyordu. Cem Karaca’nın ilk ODTÜ konseri. Herkes yer kapacaktı. Mumlar hala ortada yoktu. D – E – V – R – İ – M harfleri birbirinden ayrıldı. Ankesörlü telefon devri, yok ki cep telefonu ile haberleşilsin. Koptu herkes birbirinden. Mum ekibi geldiğinde stadyuma şok içerisindeydi. Stadyum tamamıyla dolmuştu. Mumları doğru ellere vermek imkansız haldeydi.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

Ellerindeki mumları dikmeye başladılar çimlere.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

“D” ile başlandı. Biraz göbekli olmuştu. Yukarıdan işaret ediliyordu. Düzletiliyordu. Ses duyurmak mümkün değil. İşaretlerle anlatılıyordu.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

“E harfinin alt çizgisinde fazla mum varrrrr”. Aşağıdan anlaşılmıyordu.

“V” harfi ikizkenar üçgenin iki kenarı kadar düzgün yapılmıştı. Heyecan, coşku artıyor; konseri bekleyenler ne olduğunu anlayamıyordu bile. Aşağıda bir grup çimlere bir şeyler dikiyorlardı.

“R” harfi en zoru. İnsan kalemle düzgün yazamıyor;ama iş devrimin R’si olunca ODTÜ’lü şablondan çıkmış gibi yazıveriyordu.

“İ” en kolayıydı.

“M” kalmıştı geriye. Fikir ortaya atıldığında eldeki mumların planlaması yapılmamıştı tabii ki. Acaba yetecek miydi M harfine eldeki mumlar. 456 meşale yürekli mum, DEVRİM yazısı içi tam sayıydı, eksik kalmadı hiç.

Hava günün sıcaklığını, akşamın serinliğine bırakmıştı. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Yağmur çiselemeye başladı. Mumlar yanıyor, sönüyor, yeniden yakılıyordu. Kibrit kullananların işi çok daha zordu. Ellerinde çakmak olanlar desteğe gidiyordu sönen mumlar için.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

Yağmur şiddetini artırdı.

Yağmura inat is kokusu yeniden kaplamıştı ODTÜ’yü. Yeniden yanmıştı DEVRİM ateşi bir geleneği yeniden başlatarak. Stadyumdan sloganlar yükselmeye başladı, yumruklar havaya kalktı. Yağmur çiseliyordu. Ateşi top top yapıyordu yağdıkça.

Hava kararıyordu. Devrim ateşi aydınlatıyordu ODTÜ’yü.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

Mumlar yakılmaya başlandığında Cem Karaca sahnedeydi. “M” de yakılınca tribünler Karaca’dan 1 Mayıs’ı istemeye başladı. O ana kadar arkasında ne olduğunu anlamayan Karaca, dönüp DEVRİM yazısını gördüğünde ve tribünlerin coşkusunun iyice arttığını hissettiğinde sahneyi bırakıp kaçmıştı. O kaçarken tribünlerden sabahki slogan yükseliyordu: “ODTÜ’de y…… istemiyoruz”.
(Bu kısmı ekleyen Sinan Önelge’ye teşekkürler)

DEVRİM’i belgelemek, tarihe not düşmek lazımdı. 1993 yılı DEVRİM yazısını bir görev bilinciyle, bir fotografçı duyarlılığa önce stadyumdan çekti, fotoğrafçılık topluluğundan Yunus Özkazanç. Ama açıyı beğenmiyordu. Daha tepeden çekmeliyim dedi. Konseri ve bu güzel anı kaçırma pahasına koşarak MM binasına gitti, stadyuma bakan kapıları çaldı. O saatte bir asistanı odasında buldu. Deklanşöre bastı, bastı. Dijital dünya değildi. Her bir poz çok önemliydi film rulosu içerisinde.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993

ODTÜ stadyumu yeniden yanıyordu. Bundan sonra her yıl yanacaktı.

Havadaki is kokusu değil, DEVRİM’in kokusuydu.


Fotoğraf: Yunus Özkazanç, 1993