Münire Kumcu anlatıyor…
1984 sonu, 85 başı. 10 aylık bir türlü büyüyemeyen bir bebek ve annesi.
Hacettepe teşhis koyamaz… GATA üst rütbelileri teşhis koyamayıp, teşhis koymaya çalışan bir asteğmen doktoru da azarlarlar. Anne’ye “git, ayrıl artık hastaneden” derler. Anne, bebeğine teşhis konulup tedavi edilmeden “şurdan şuraya gitmeyeceğini” söylemektedir.
Bir gün, asteğmen olarak görevini yerine getiren doktor, kimseye duyurmadan anne-baba’ya “Benim Karanfil Sokak’ta bir muayenehanem var, orada bakar, teşhisini koyarım, hastaneden çıkarıp bana getirin” der.
“Teşhis konmadan, iyileştirilmeden asla hastaneden çıkmam” diyen anne, düşünür düşünür, durur düşünür ve kabullenir gitmeyi. Gider yarbay-albay doktorlara, “Ben çıkacağım hastaneden, çocuğumu götüreceğim” der. Şaşırırlar… Bu kadın, çocuğu tedavi edilmeden, tedavisiz hastaneden çıkmamak için ortalığı yıkarken, neden gitmeye karar vermiştir…!
Ve Karanfil Sokak’a, muayenehaneye giderler anne-baba.
Asteğmen doktor, 10 aylık bebeği, bir naylon poşete (başı dışarda kalacak şekilde) sokar ve terletir. Ter, poşette birikince bir enjeksiyon yardımıyla o teri alır ve gerekli testi yapar… ve (ardı günlerde) teşhisi koyar: Kistik Fibrozis.
Teşhisi koymasının ardına da, hastalığın çözümü adına şunları ister aileden; “Elma suyunu sıkıp tuzlu peynirle birleştirecek, yedireceksiniz ve E vitamini vereceksiniz” der.
Ama gelin görün ki, o zamanlar katı sıkacak hiçbir yerde yoktur, kaçakçılar çarşısından, İstanbul’dan bulunur ve sipariş eder dede… Beslenme rejimi zor da olsa başlanır ve o günden sonra, semptomlar azalır, 10 aylık bebek 20’li yaşlarına kadar çok semptom göstermeden yaşamına devam eder.
Ve günler gelir geçer, aylar, yıllar geçer … Bu emeği sarf eden doktora vefa borcu olan anne-baba ve (artık büyümüş) çocuk, araştırırlar ve o doktorun Adıyaman’a döndüğünü öğrenirler.
Ve bir gün kalkıp giderler Adıyaman’a… Bulurlar doktoru ve çalıştığı devlet hastanesini… Minik bir hastanedir.
Daha kapıdakilere doktoru soramadan, herkes (büyümüş, genç kız olmuş) çocuğu tanır. Anne-baba şaşırır tanımalarına… Ve gösterirler doktorun odasını.
Ve anlarlar odaya girince, Adıyaman’da o devlet hastanesinde, neden çocuğu herkesin tanıdığını:
“Doktorun odasında, hala fotoğrafı bulunmaktadır çocuğun.”
Çocuk: Dilek Kumcu
Anne: Münire Kumcu
Baba: Yüksel Kumcu
Asteğmen Doktor: Yunus Turgut