Hayatımızda önemli yer tutmasına rağmen, belki de bu sebepten artık görmez olduğumuz şeyler beni çok ilgilendirir, düşündürür. Bunlardan biri çanta. Her kadın ve birçok erkek için ne önemlidir aslında. Bizatihi kendisi, içindekiler, taşınma biçimi, sahibi olan kişiyle ilgili ne hikayeler taşır üstünde, içinde. Diğeri de balkon. Balkondayken hem evin içindesinizdir, hem sokakta. Akademik mesafeyle söyleyecek olursak, hem kamusal alandasınızdır, hem de özel alanda… Balkonunuzun varlığı veya yokluğu, onu nasıl donattığınız, ne amaçla ve ne sıklıkla kullandığınız, balkona çıkmak için icazet almanız gerekip gerekmediği, orada dünyayla ilişki kurarken evin mikrokosmosundan nasıl kaçabildiğiniz… Bunlar insana, hayata, toplumsal dönüşümlere dair dünya kadar ipucu verir.
Bizim çekirdek aile Ankara’nın kısa ılıman ikliminde balkonda oturmaya ve aynı zamanda fotoğraf çekmeye/çektirmeye çok meraklıydı. Babamın henüz pek kimsede yokken Lubitel marka, üstten mercekli, gösterişli bir makinası vardı. Çok da tutumlu bir adam olduğu halde küçük memur maaşından önemli bir miktar ayırıp onu almış olması bu merakın boyutunu gösteriyor. Balkonla fotoğraf makinasının ne alakası var diye düşünecek olanlar herhalde henüz pek genç olanlardır. Çünkü benim yaşımdakiler ve hatta biraz daha genç olanlar bilirler ki, eskiden flaş sahibi olmak ayrıcalıktı. Yani kapalı mekanda, yetersiz ışıkta pozlama yapmak neredeyse imkansızdı. Hal böyle olunca, fotoğraf çekmeye bunca meraklı, orta sınıftan bir ailenin albümündeki fotoğraflar hep balkonda, kapı önünde, bağda-bahçede, plajda çekilenlerdi.
Özellikle balkon fotoğraflarımız pek fazladır bizim. Kışın bile sarılıp sarmalanmış biçimde balkonda verdiğimiz pozlarda kırmızı burunlarımız ve memleketten gelen akrabalarımızla arz-ı endam etmişliğimiz çoktur. Yazın ise babamın özenle ve neşeyle diktiği çiçeklerin sıralandığı balkon demirine yaslanarak poz verirdik. Anı okumaya meraklı bir insan olarak, şairlerin, yazarların, gazetecilerin, siyasetçilerin anı kitaplarının sayfalarını hışırdatırken rast geldiğim fotoğrafların önemli bir kısmı da haliyle balkonu mekan tuttuğu için görüp mutlu olmuşluğum çoktur.
Balkon fotoğraflarının güzellikleri bir yana, bir özellikleri de vardır. Poz veren insanların ardına baktığınızda, şehrin, kasabanın, köyün gençliğini görürsünüz. Bununla da kalmaz, dönem mimarisine dair malumat sahibi olursunuz. Bazen karşı pencereden çamaşırlar sarkar, bir çınarın yaprakları balkon demirlerini okşar, bir kedi ağaca tırmanmaya kalkar, karşı bahçede çocuk oyunları sürer, bazense bir komşu objektife gülümser.
İnsan bazen evin keşmekeşinden, hoyratlığından bir anlığına uzaklaşmak, kısa süreliğine mahrem bir alan yaratmak için çıkar balkona, eğer ev kendini sokağa atma arzusu duymayacak kadar iyi geliyorsa hava almak, dünyayı seyreylemek için. Albüme şöyle bir bakıyorum da, üç yaşımdan bugüne balkonda çekilmiş onlarca fotoğrafım var. Bunların ortak özellikleri ne diye düşününce, hepsinde bir neşe, çocuksu bir heyecan, keyif ve her şeyin yolunda olduğuna, sevildiğime, kollandığıma, bir yere ve bir aileye ait olduğuma dair güven hissi beliriyor.