Fotoğraf: Yunus Özkazanç
Ankara’nın (hatta kendi iddialarına göre Türkiye’nin) taksitli satış yapmaya başlayan ilk alışveriş merkezi YKM (Yeni Karamürsel) idi, tabi henüz kredi kartlarının olmadığı bir dönemden bahsediyorum. GMK Bulvarı No:3’teki, sanırım 8 katlı binanın en üst katındaki salonda, her veznenin önünde uzun sıralar olurdu. Tüm taksitler ayrı ayrı senetlere işlenir, ödemeler için ayrı bir tahsilat ofisine geçilir, ödemeden sonra alınan senedin pul köşesi yırtılıp düzgünce cüzdana yerleştirilirdi. Bu salon aynı zamanda çocukken hiç darlanmadan annemin işlerini halletmesini bekleyebildiğim ender yerlerden biriydi, tüm bu süre boyunca meydana tepeden bakan pencereden henüz yerine bina kondurulmamış olan Kızılay parkını, ötesinde uzanan bulvarı, benim oradan onlara baktığımı hiç fark etmeden önümden gelip geçen küçücük insanları, arabaları yukarıdan seyredip kendimce oyunlar oynardım. Babamın maaşına endeksli aylık ödeme ya da alışveriş ziyaretlerimizin ufak anıları.
O dönemlerde buluşma yerine ve saatine sadık kalmak zaruriydi.
Sonraları, yani Kızılay’a tek başıma gelebilme ehliyetine haiz olduktan sonra, bu çocukluk alışkanlığımın etkisiyle olduğunu sandığım ama şimdi şimdi düşünmeye başladıkça başka manalar da bulduğum sebeplerle bu binanın önünü tabii buluşma mekanı olarak bellemiştim. O dönemlerde buluşma yerine ve saatine sadık kalmak bugünkünden çok daha önemli, hatta zaruriydi. Yüz yüze önceden anlaşılmadıysa, ev ya da kulübe telefonundan yapılan kısa bir konuşmadan sonra kararlaştırılan yer ve zaman bir daha kolay kolay değiştirilemez, esnetilemez veya iptal edilemezdi, ya da en azından olası kırgınlıkların önüne geçmek için böyle olmasa iyiydi.
80’lerin başlarında bu köşe Kızılay’da dikkat çeken bir cazibeye sahipti. Sadece YKM’nin varlığı değil, ilk Commodore bilgisayarları yakından görebildiğim Zenger de o köşedeydi. O zamanlar Milli Müdafaa Caddesinin araç trafiği GMK bulvarına doğrudan bağlanıyor, buluşmalar YKM tarafı kaldırımda oluyor, özellikle hafta sonları ortalık çok kalabalıklaşırsa karşıdaki Güvenpark köşesine doğru da sarkıyordu. Güvenpark’ta dolmuş durakları ise Aşağı Ayrancı, ODTÜ ve Dikmen’den gelenleri kolay yoldan YKM önünde buluşturabiliyordu. Kızılay’daki diğer popüler noktalara nazaran YKM önünde buluşmanın diğer önemli bir nedeni ise yine Güvenpark’ın Atatürk Bulvarının yoğun trafik gürültüsü ve keşmekeşinden sağladığı mesafe ve korumadır sanırım. Ben, sonraki yıllarda bir ya da iki kez deneyimlediğim Gima önü buluşmalarına nazaran bu noktayı daha sakin, iki insanın birbirini daha kolay fark edebileceği kadar düzenli bulmuşumdur mesela.
Sahi artık insanlar nerede buluşuyor, sevgili hangi köşede bekliyor?
Gene eğer 80’li yıllara doğru dönersem su anda önünde yükselen o güzelim çınarları hatırladığımı söyleyemeyeceğim, hafızamı zorladıkça bu köşeyi daha kel hatırlıyor ve Ankara’ya has o cayır cayır güneşi sanki ensemde duyumsuyorum. Mesela Ethem’den biraz daha büyük olmalı o altına düştüğü çınar, yani neresinden baksan, annemin elinden tutmuş mağazaya doğru yürürken, o gencecik fidanın yanından geçmişim, yani Ethem şu anda 36 yaşında olduğuna göre, bu çınarlar 35-40 yaşlarındadır en fazla.
Uzundur Ankara’da değilim, geldiğimde ise Kızılay meydanında kimseyle buluştuğum yok senelerdir. Sahi artık insanlar nerede buluşuyor, sevgili hangi köşede bekliyor, var mı hala saatinden 15 dakika önce buluşmaya gelen, kalabalığın ortasında görünür kalarak ama ayak altından uzak, mesela bir çınara sırtını vermiş kitap okurken arada bir kafasını kaldırıp sevgilinin yolunu gözleyen kaldı mı?