sanat

Kapkaranlık günlerden geçiyoruz, hatırlamanın zor, unutmanın daha da zor olduğu… Vicdanımızın belleğimizin yangın yeri olduğu bu günlerde Can Mengilibörü Zat-ı Muhterem Envanterim sergisinde hafızamızın dehlizlerinde dolanıyor, hatırladıklarımızın ve unuttuklarımızın, gidenler ve kalanların ve aradaki büyük boşlukların kişisel muhasebesini yapıyor, hepimiz gibi.

Sergiyi oluşturan değişik formattaki tüm elemanlar aslında Can’ın yıllardır evinde, gönlünde ve eteğinde biriktirdiklerinin form bulmuş halleri. Sergideki fiziksel hakimiyet büyük boy kolaj baskılarda. Bu baskılarda hem saklananlar hem de sonradan bulunanlar bir arada, ancak gerçek toplayıcıların veya saklayıcıların yapabileceği ayrıntıda çok nesne, yazı, fotoğraf, efemera mevcut. Her bir kolaj Can’ın hayatının farklı bir evresine tanıklık etmemizi sağlıyor. Her ne kadar kolajların sırası zaman akışına bağlı kalsa da kolajların içi hiç öyle değil, baskıların çerçevesi içinde hafızanın buluntularının izdüşümleri hem düzenli hem düzensiz, hem ilişkili hem kaotik bir bütün oluşturuyor, tıpkı hafızamız gibi. Bu kaotik toplaşma zaman zaman kendi içinde bir metne dönüşüyor, zaman zaman da ipin ucunu bağlamadan boşlukta bırakarak topu izleyiciye atıyor. Her bir baskının yaşamın o evresini gösteren bir baskın teması var, aile, oyun, müzik, siyaset. İzleyicinin, kendisine gösterilenler kadar gösterilmeyenler, hatırlanmak istenenler kadar unutulmak istenenler de olduğunu sezinlemesine izin veriyor ve bu anlamda hafızamızın, biriktirmelerimizin özgül seçiciliğinin anlamı üzerine düşündürüyor.

Serginin bir diğer önemli elemanı video görseller. Video görseller, buluntuları sergilemek yerine hafızayı ve bellek kazılarının işlevini sorgulamayı amaç ediniyor. Bir oyuncağın, bir fotoğraf evinin peşine düşmenin yolculuğunu izliyoruz akan görüntülerde. En uzun izlek aile hikayesine dair; köklerimizi, bizi biz yapan hikayeleri ve yaşantıların ilmeklerini birleştirmeye dair uzun bir yolculuk. Aşklardan, umutlardan, ideallerden, kalanlar ve erkenden gidenlerden bize nelerin süzülüp geldiğini sorguluyoruz izlerken. Ve bence en değerlisi ve tüm serginin en tamamlayıcı parçası: “İnfantil Amnezi”. İlk çocukluk evinin önünde durup hatırlamakla hatırlayamamak arasında gidip gelirken zihnimizden sorular peş peşe geçiyor. Yaşamlarımızın bilerek kaydı silinen dönemini niye hatırlamayız? Nedir unutarak belleğimizin kendini koruduğu? Hatırladığımız ve unuttuğumuz, hatırladığımızla gördüğümüz arasındaki mesafe ne kadardır? Hatırlama çabası bizi nereye götürür?

Serginin üçüncü ve son elemanı da objeler. Hem kolajlarda hem de video görsellerde hikayesini izlediğimiz hafıza parçalarını görebilmek, serginin tüm hikayesinin gerçekle ilişkisini kuruyor, hem hikayeyi, hem zeminimizi sağlamlaştırıyor.

Aslında serginin bir de gözükmeyen kahramanı var; kolaj baskılarda musmutlu gözlerle Can’ın yanında bize gülen hayat arkadaşı Özlem Kavak Mengilibörü,  sergide de zarif dokunuşları ile hatıraları gerçek, hafızayı yaşam kılıyor.

Can’ın sergisi bir yandan bizi hafızamızın derinliklerinde bir yolculuğa çıkarırken, bir yandan da hem belleğimizin bulanık yapısını sorguluyor hem de hatırlamanın bugün artık üstünde pek de durmadığımız ama can alıcı işlevini tekrar gösteriyor. Bireyler olarak hatırlama çabamız, toplumsal hafızaya giden yol. Hatırlamakla vicdanın ise doğrudan bir ilgisi var ve belki de bu bugünlerde en çok ihtiyacımız olan şey.

Can Mengilibörü’nün  “Zat-ı Muhterem Envanterim” isimli fotoğraf ve video eserlerinden oluşan sergisi 1-30 Nisan tarihleri arasında Rahmi M. Koç Müzesi Ankara’da ziyaret edilebilir. Sergi bayramın 2. ve 3. günleri ziyarete açık.