bilim

SİBER DİRİLİŞ DESTANI

We found you hiding we found you lying
Choking on the dirt and sand
Your former glories and all the stories
Dragged and washed with eager hands
But, oh oh your city lies in dust, my friend

Hot and burning in your nostrils
Pouring down your gaping mouth
Your molten bodies blanket of cinders
Caught in the throes
Oh oh your city lies in dust, my friend
Oh your city lies in dust, my friend

Saklanırken bulduk seni, yatarken
Toz toprak içinde boğulurken
Geçmiş zaferlerin ve tüm o hikayelerin
Arzulu ellerle sürüklenip atılmış
Ama, ah benim dostum, şehirlerin toza bulanmış

Burun deliklerinin içinde yanan
Açık ağzından içeri akan
Erimiş bedenlerinden bir kor ateş örtüsü
Acılara yakalanmış kıskıvrak
Ah benim dostum, şehirlerin toza bulanmış

Peter Clarke / Steven Bailey / Susan Ballion
Cities in Dust, 1985

 

* Blade Runner 2049 filminin senaryosunun üzerine gevşekçe bindirilmiştir.


Fotoğraf: Erhan Muratoğlu

SİYAHTAN AÇILIR:

BAYGIN BİR GÖZ

Kamera göz bebeğine doğru girer. Göz kapağı biraz daha aşağı sarkar.

DIŞ. KAMERA YERYÜZÜ ÜZERİNDE SÜZÜLÜR. GÜNDÜZ

SÜZÜLEN KAMERANIN GÖZÜNDEN GÖRÜRÜZ:
SUNİ MANZARA ÜZERİNDE SONSUZA KADAR UZANAN TERMO-NÜKLEER SANTRALLER VE NAYLON KAPLAMALAR. Beşinci Beş Yıllık Dev Siber Diriliş Hamlesi gerçekleşmiş, “milli & yerli siemens enerji” mega projesi meyvelerini vermiş, her mahalle kendi termo-nükleerine kavuşmuş, böylece kısmen de olsa tezek yakmaktan kurtulmuştur. Zaten küresel H5N1001 salgınından yırtan sığırlar da epeydir yiyecek ot bulamadığından son 20 yıldır toprağı örten mega çöp katmanları arasından ne buldularsa onu yemişler, en nihayetinde bu alemi terk ederek ötelere göç eylemişlerdir… (Neyse, biz ekrana bakalım) Termo-nükleer Neo Türkiye (kısaca TNT) öyle pek kalabalık bir yer değildir, eski Türkiye falan gibi, ne o öyle! Bilakis, birkaç yüz kilometrekarelik alanda pek fazla mahlukata rastlanmaz. Tek tük, belki bir iki neoOs-Mann siber organizması zuhur edebilir dikkatli bakan gözlere. BBYDSDH (Beşinci Beş Yıllık Dev Siber Diriliş Hamlesi) sayesinde yiyecek üretmek, üretemeyince de iki kıta öteden neo-sığır, mega-davar, tavuk, kaz, ördek falan taşımaya çalışmak gibi fuzuli çabalar da nihayet son bulmuştur. Çöp katmanları arasında kalan çukur alanlarda biriken, elli yılın mahsulü, en rafine ve soğuk sıkım sızma çöp suları içinde kurtçuk tarımı yapılmaktadır. Bu nimeti yetiştirmek için gereken dirayet ve hasadını yapmak için olması gereken kudret neoOS-Mann’lı sibernetik damarlarda mevcuttur. İşbu nedenledir ki, kamera üzerlerinden süzülerek geçerken sis ve toz bulutları aralandığında bir iki tanesini bereketli çöp çamurunun içine eğilmiş, kurtçukları mıncıklarken görmek biz şanslı kullara nasip oldu. Şimdi diyeceksiniz ki, uçuyoruz tamam da bizi uçuran ney? Tabii ki biiir…

… DOBALAK !

Filmimizdeki kamerayı peşinde uçuran, bizi arş-ı âlâya çıkarıp sonra aşağılara baktıran, baktırdıkça göynümüzü bulandıran, o yerli ve milli teknoloji harikası, o muhteşem icat nedir? Ne olacak, Dobalak2071 tabii ki!


Fotoğraf: Erhan Muratoğlu

2023’ten itibaren toprağı her sıktığımızda bor madeninin fışkırmaya başlamasından beri neoAnadolu’nun her otosanayi bölgesinde tatlı bir uçan araba icat etme yarışı heyecanı başlamış, bu kutlu yarış, kimi yerlerde dış güçlerin büyük resmi görmemizi engelleyecek biçimde oyunlar oynamasından mütevellit, elim ve vahim kazalara sebep olmuş, kimi yerlerde daha havalanamadan tamirhanenin kapısında birbirine çarpan prototiplerin infilak etmesi neticesinde on gün on gece süren yangınlarla bazı projeler sekteye uğramış olsa da en nihayetinde dost ve kardeş Khallifarniyye Otonom Bölgesi’den getirtilen anti-gurağvite motorlarının tazyikiyle bu kutlu hamle muvaffak olmuştur! 2013 yılında, gene bir otosanayide modifiye edilerek yerli & millileştirilmiş olan, yarı ticari, ful-aksesuvar, iki ileri, bir geri vitese haiz “FiyadDobblo” mucizesine bir nazire olarak adına Dobalak2071 denmiştir. (Kendinden önceki 2070 adet deneme modelinin yere çakılarak siber-şehd mertebesine yükselen şöferlerinin ruhları şad olsun.)

İÇ. DOBALAK’IN İÇİ TABİİ Kİ.

Şöferi uyumaktadır, otomatik pilot kafasına göre uçmaktadır. Şöfer uyumasa zaten yapacak bir işi de yoktur, yapay zeka hem yolu daha iyi bilir hem de acil bir durumda ondan daha iyi ve çabuk karar verir. Gösterge
panelinde neoDiriliş dizisinin son bölümü oynamaktadır. Arada bir de, bir görünüp bir kaybolarak, uyarı işareti kısık sesle akmakta olan dizi filmin üzerinde belirmektedir: ACİL! ACİL! UYAN DA AĞZINI SİL! SALYAN AKIYOR KOLTUĞA! Yazı ekranda sabit kalır, dizi film kapanır, zar zar ötmeye başlayan alarmla birlikte koltuk çılgınca sarsılmaya başlar! Sığır jölesi gibi koltukta sarsılmakta olan şöfer sonunda gözlerini aralamayı becerir. Filmin başında kameranın içine doğru girdiği baygın gözün bunlardan birisi olduğunu anlarız. Birisi diyoruz çünkü şöferin kafasının önünde birisi sağda, diğeri solda ve bir başkası da alnının ortasında olmak üzere üç gözü vardır. Ve her ne hikmetse nöbetleşe uyumayıp hep birlikte kapanmaktadırlar.


Fotoğraf: Erhan Muratoğlu

Bu muteber şahıs, şöferimiz KamiL1000bela’dan başkası değildir. Filmin sonuna doğru anlayacağımız gibi o da erken bir neoOs-Mann siber organizması modeli olup, oto sanayide kırizmırizyok2018 döneminde, artık elde ne varsa onunla yapılıvermiş mahsüldendir. O yıl yapılan diğer modellerde de bir fazla göz ve fakat az biraz kıt akıl mevcuttur. Endişelenmeyin, dediğimiz gibi Dobalak2071’in ne uçmak için, ne de uçarken veri toplayıp merkeze yollamak için şöfere ihtiyacı vardır.

DIŞ. ÇİFTLİK. KUŞLUK VAKTİ

Cingöz Dobalak kendi başına karar verip şöfere sormadan çiftliğin ana binasının önüne doğru yavaşça alçalır, zarif bir şekilde konar. Önde ağaç hologramları tozlu havada, düşük rezelasyonda kıpırdanırken arkadaki binadan iri kıyım bir neoOs-Mann’lı kahyası çıkar, araca doğru lap lap adımlarla sallana sallana yaklaşır. Dobalak’ın havalı kapısı açılır, şöfer KamiL sarsak bir biçimde dışarı çıkmaya çalışırken yüz üstü yere yapışır. Hiçbir şey olmamış gibi kalkar, elini acıyan burnuna götürüp oğuştururken kahyaya bakıp sırıtır. Sırıtırken de bağırır: “Neaaabiyonla Gangaaa!…” Karşıdan yanıt gelir “Zıkhıntı yoooğğghhh!…” Böylece iki siber organizma yıllardır biriktirdikleri verileri ultra-hızlı-siber-transferle birbirlerine aktarıp rahatlar.


Fotoğraf: Erhan Muratoğlu

 

KamiL yürüyerek yaklaşır, kahya sallanarak yaklaşır, birbirlerinin yanına varırlar. KamiL1000bela’nın boyu zor bela kahyanın omzuna kadar erişebilmektedir. Zaten kamera ikisinin yan tarafında durmayıp kahyanın arkasından baksaydı karenin içine sadece kahyanın ahır kapısı gibi geniş bedeni sığacak KamiL MamiL hiç görünmeyecekti.

Devam edecek…