kültür


Fotoğraf: Can Mengilibörü

1974’te Çarşı durağından Karakol durağına taşındığımızda 3. Caddede açıkhava sineması, Pazar durağına doğru, onun az ötesinde Dedeman Sineması vardı. Bahçelievler sakinleri o sıralar semti otobüs duraklarının adına göre ayırt ederdi. Karakol durağının ilk köşesindeki Bahçeli Taksi ve Bahçelievler Eczanesi 46 yıl sonra hâlâ aynı yerdeler. Yer aynı yer mi aslında bilmiyorum. Koordinatlar aynı ama yer tarihin başka bir noktasında. Karakol durağının dükkânları şimdi de olduğu gibi 3. ve 4. Cadde arasında uzanan 42. Sokakta yoğunlaşmıştı. Hâlâ bilmiyorum yeni sokak numarasını, 49 olabilir. O sokakta zaman içinde bir binadan ötekine taşınmış dükkânlar bile vardı. Biral Kuruyemiş bir yere gitmedi, Erdem Kuru Temizleme, Kardeşler Manavı çoktandır yok. Her biri bir şekilde kodlu aklımda. Manavdan telefon edilirdi mesela. Evimizde telefon yoktu. Eh 1974…


Fotoğraf: Can Mengilibörü

On yaşındaki gözlerime en çok hitap eden yerlerden bir tanesi köşedeki Figaro Pastanesi ve onun yanındaki Taç Kırtasiye’ydi. Karşı taraftaki kebapçı ise daha önce duymadığım bir kelime taşıyordu “Ful Kebap.” Yanındaki Kaptan Giyim mağazası, 1967’de ilk açıldığı küçük dükkândan bu yeni kocaman yere yeni taşınmıştı.

Ortaokul ve liseye giderken sanki daha çok hayatına giriyordu insanın Kaptan. Çünkü özellikle Deneme Lisesinin gri formaları her dükkânda bulunmazdı. Ablamdan kalan ortaokul birinci sınıf formam Kaptan’dan alınmıştı. Sonbahar yaklaştıkça Kaptan’ın vitrini lacivert kırmızı ile TED Kolejinin, gri ile sadece Deneme değil hem de Yükseliş Koleji ve siyah ile Cumhuriyet Lisesi formalarının, ceket pantolonların, beyaz gömleklerin hem aynı hem farklı hayatlarımızın vitrini olurdu. Kaptan’ın sahibi gri saçlı, derin mavi gözlü Kaptan Amca’ydı. Adını ne zaman öğrendim bilmiyorum, Selehattin, ama hep Kaptan (Amca). İnsanlara “hayatım” diye hitap ederdi. Karısı ile işletiyorlardı mağazayı. Ona Deniz Hanım diye hitap ediyorduk küçüklü büyüklü. O yaşlarda hangi kategorilerle düşünürdüm hatırlamıyorum ama, biraz farklı bir durum olarak yer etmiş aklımda. Orta sınıf, bakımlı ve kocası ile aynı mağazayı işleten, orada çalışan kadın görmeye alışık değilmiş gözüm galiba. Aynı şey 42. Sokağın üst köşesine yakın Kaktüs Zücaciye için de geçerliydi. Orada da memurluktan emekli olduktan sonra bu dükkânı açan Kaptan’ın erkek kardeşi ve bakımlı, saçı yapılı karısı vardı. Sonradan öğrendik ki aslında bu sokakta başka akrabaları da varmış; ayakkabı mağazası olan karı koca İlhan Teyze ve Turan Amca. Meğerse İlhan Teyze yan apartmandan komşumuz Perihan Teyze’nin kızı, Deneme’ye giden, sokakta birlikte yakan top oynadığımız Manolya’nın teyzesiymiş.


Fotoğraf: Can Mengilibörü

Bu yaz kepenklerini kapatmadan önce sol yanındaki Yıldırım Kebap, onun yanındaki Bahçeli Erkek Berberi, Şahinler Yorganevi ve civar esnaf ile uzun yıllardır komşuluk yapmıştı Kaptan mağazası. Eskiden on kişi kadar çok insan çalışmış. Son beş yıldır aile dışından çalışan bir kişi kalmıştı, Yurdagül. Eski halini bilmiyorum ama kısa saçları grileştiği süreçte orada çalışmış olmalı. Birçok insanın hatırladığı ve Kaptan ile özdeşleştirdiği başka bir çalışan ise Bahar, kısa boylu, kızılımsı kahverengi saçlı. Müdavimler değişti, kimileri başka yerlere göçtü, kimi eski müşteriler önce yaşlı, sonra tarih oldular. Önünden geçip alışveriş için içeri girmeseler de, birçok Bahçelili için semtin yapı taşıydı. Çok insanın hafızasındaki eski Bahçelievleri özetleyen, onun havasını yansıtan bir mekân ve ilişkiler odağıydı belli ki. Artık hayatta olmayan anne babaların, uzun süre Kaptan’da çalışıp sonra kendi giyim mağazasını açan Orhan’ın, adları Kahraman, Hüseyin, Selahattin olan belli başlı aynı kuaförlere gidip, Cami durağındaki Gima’ dan alışveriş eden ailelerin Bahçelisi. ODTÜ ya da tıp fakültelerinden birine okumaya gidip, kendi evini Çayyolu veya Ümitköy gibi başka semtlere götürmüş Deneme Liselilerin Bahçelisi. Bahçelievler’de zamanın, yaşamın, nesillerin en somut dönüşüm göstergelerinden biriydi, içi, yerdeki karoları, dekoru, insanları ile.


Fotoğraf: Can Mengilibörü

Kaptan’ın torunu yetişkin genç bir insan artık. Tahmin edilebileceği gibi 3. nesil olarak dükkân ile belli mesafede durdu sanırım. Annesi Sevtap ise hem aile hem de mağaza ocağının yaşamına tanıklık etti. Kapanana kadar güler yüzüyle hep orada çalıştı. Kaptan’da 1980’lerden beri patronluk yapmış olan Serdar, dükkânı kapatarak emekli olmuş oluyor. Austin Texas’ta eğitim görüp buraya döndükten sonra emekliliğinin bu dükkânın kapanışı ile başlayacağını düşünmezdi muhtemelen. Böyle kişisel hikâyeler de bir önceki neslin hikâyesi sanki.


Fotoğraf: Can Mengilibörü

Kapanma sürecinden haberim olmadı, hem de uzaktaydım. Taksit defterine ne oldu, Kaptan amcanın kendi çizip yaptırdığı raflar nereye gitti, bluzlerin sergilendiği cam vitrinlere ne oldu derken bir sürü şeyde aklım kaldı. Kalır tabii… Komşuydu, çoğumuzun komşusuydu. İsteyince taksit yaptı, komşuydu, isteyince sergide kullanayım diye o güzelim eski malzemeden yapılma iki manken verdi. Komşuydu hâl hatır sordu. Komşuydu Kaptan Amca’ya hastalığında ne iyi gelmiş ise o tarifleri biz de hasta dayımıza yapalım diye verdi. Hatta annemin evi kentsel dönüşüme girince bu komşu annemin ev sahibi oldu, kış akşamlarında “Nurten Teyze üşüyor musun kaloriferi daha çok yakayım mı” diye sordu. Anlatmaya kalkınca böyle oluyor işte. Hem insan, hem yer, hem iş, hem yuva, hem aile, hem mahpus, hem coğrafya, hem tarih…

Dükkân kiraya verilmiş, sürücü kursu olmuş. Geminin iskeleti yerinde duruyor. Ganimetler; Desen marka renkli hırka, Karaca bir bluz, Dörtel bir yelek, Mısırlı bir kazak, Ören Bayan iplik kutusuna doldurulmuş eski düğmeler, diğerleri ve bunların hafızalardaki izdüşümü. Meğerse yaşanan zaman dilimi insanı ganimet sahibi korsan yapıyormuş. Bugünlerin hangi markaları, nesneleri ve mekânları yarınların ganimeti olacak acep. Yerin tarihi değil, tarihle bir yer. Düşününce aslında Bahçelievler’in 50 yıllık tarihine çapa atmış Kaptan.

Google’da duruyor hâlâ…