Bu evin bir hikayesi var aslında… İçinde yaşayan her bir kedi çocuğun olduğu gibi…
Bundan 23 yıl önce soğuk bir Ankara sonbaharında, sabahın çok erken bir saatinde başlayan bir hikaye … Yeni evliyiz, kötü bir evde oturuyoruz. O sabah, uzaktan gelen yavru kedi sesleriyle yataktan fırlamış, pijamamın üzerine giydiğim kalın bir hırkayla dışarı atmıştım kendimi. Çocukken de çok başıma gelirdi bu. Ne zaman acı bir miyavlama, havlama duysam, saate, havaya aldırmaz sesin peşine düşerdim.
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
Dakikalar sonra bir üst sokakta seslere iyice yaklaşmıştım. Apartmanların birinin arka bahçesinden geliyordu yavru kedi miyavlamaları. Ama hangisi olduğunu kestirmek zordu. Girebildiğim bir arka bahçeye geçerek emin olmaya çalıştım. O bahçede değildi ama yandaki bahçeden geliyordu sesler. Ancak o tarafa geçmek çok zordu. İki bahçe arasında yüksek teller vardı. Oldukça zorlanarak, en önemlisi de o saatte bir hane halkının hışmına uğrama tehlikesini göze alarak nihayet yan bahçeye geçmeyi başardım. İşte o zaman gördüğüm manzara çok acıydı. Beş yavru kedi ölü annelerinin başında, artık sesleri kısılmış halde, soğuktan titriyorlardı. Anne zehirlenmişti. Yavruları eve götürmek üzere hırkamın kenarına koyup sarıp sarmalamaya çalışırken bir an başımı çevirip bahçeye baktığımı hatırlıyorum. Yandan göründüğünden daha büyük, kocaman bir bahçeydi burası. O an, bu büyük bahçe gibi bir bahçeye açılan bir evimiz olmasını diledim. Çok net, tek bir dilek…
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
Aradan yıllar geçti. O evden başka bir eve, oradan bir diğerine taşındık durduk. Sonra bir gün bir akrabamız için satılık ev bakarken gördüğümüz ilan üzerine bir evi görmeye gittik. Evi çok beğendik ve aniden “neden biz almıyoruz” dedik birbirimize. Krediyle, el borcuyla derken sonunda bu evi satın almayı başardık. Taşındığımız gün bahçesine çıktığımda, birden o sabah aklıma geldi. İnanamadım o an… Bu bahçe o bahçeydi… Yavruları bulduğum bahçe. O günden tam on yıl sonra dileğim gerçek olmuştu. Üstelik tam da o bahçeye açılan daireyi almıştık işte.
Bu olay benim mucizemdir biliyor musunuz? O gün bir karar verdik eşimle ben. Madem bu güzel eve ve bahçeye sahip olmamızda kedilerin rolü vardı, o zaman biz de kapımıza gelen tek bir canı bile geri çevirmeyecektik. Yetebildiğimiz yere kadar her birine yetmeye, onlara sıcak ve güvenli bir yuva olmaya söz verdik.
Bu kararı alırken farkında olmadan kendimize bir yol da çizmiştik Murat’la.. 16 yıldır yürüyoruz o yolda. Çok eleştirenler oldu, bizi anlamayanlar, neredeyse deli yerine koyanlar hatta.
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
Şehrin gerçekten de tam ortasında, Esat Ballıbaba sokakta, bir apartman dairesinde, kedilerimiz için bir cennet yaratmaya çalıştık biz. Farklı bir hayat biçimi bu… Daha göbek bağları düşmemiş bebekler, anneleri ölmüş yavrular, terk edilmiş büyük çocuklar, araba motorundan çıkanlar, köpek saldırısından kurtulanlar, insansı yaratıkların eziyetlerinden kaçanlar, körü, topalı, yaşlışı… Bu ev onların sıcacık yuvası… Hem gönüllerince özgürler burada. Ağaçlara çıkıp saksağanlarla oyunlar oynayabiliyor, bahçeler arasında gezinti yapabiliyorlar. Her biri çok kıymetli.. Her biri ayrı kişilik, ayrı bir dünya… Komikler, ince ruhlular, yaramazlar… Bozo, Susam ve Yağmur çok kibirli mesela… Piyer, Nusret ve Nazlı sevgi pıtırcığı… Üç tuhaf kardeş; Taner, Pisisu ve Ferit bana bağımlı adeta.. Begüm umursamaz durur ama bir gün sevmezsen hesap sorar sonra sana. Mıncır ve Nil sorunsuz kızlar… Yatağa yattığın anda yorganın üzerinde sihirli gibi beliriveren Artıkip çok şaşırtıcı her zaman… Civan Mert adı gibi delikanlı, Efe ise ağır abi.. Melek’in varlığıyla yokluğu bir… Cadı muzip, iki gri çocuğumuz Duman ve Numi her daim cool ve asil… Çayen ve Muhittin gamsızın önde gidenleri… Mine tam bir öfkeli Şirin, Pakize pasaklı..
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
En yaşlımız Susam 16 yaşında bugün… 16 yıldır kibrinden asla kedi tuvaletini ve kedi kapısını kullanmadı. Hep özel muamele görmeyi başardı bizden. En miniğimiz Prens Faysal, gerçek bir beyefendi olma yolunda.
Bazıları da erkenden geçip gittiler hayatımızdan. Hep güzel izler bırakarak… Çok güzel yuvalara sahiplendirdiklerimiz de oldu zaman içinde.
Evliliğimiz hep mükemmel değildi elbette. Geçen 23 yılda sorunlu zamanlarımız olmadı değil, ama kedilerimizin varlığı bizim birbirimizden kopmamızı hep engelledi. Biz ayrılırsak onlar yuvasız kalabilirdi çünkü. Onların sayesinde güçlendik, daha da kenetlendik.
Bugün geldiğimiz nokta beni biraz korkutmuyor değil aslında. Susam kız ve Beyaz oğlanla başladığımız serüvende çoktan kırkı aştık. Soğuk kış gecelerinde ellinin üzerine çıktığımız oluyor hatta. Kışın sürekli evde kalan yazları arada bir uğrayan vahşi kedilerimiz de var. Hiç unutmazlar evin düzenini. Onlara bir şey öğretmek durumunda kalmazsın hiçbir zaman. Onlar ne yapacaklarını bilirler hep. Hiç tanımadığım anne kedilerin hasta yavrularını getirip kapıma bıraktıklarına çok şahit oldum. Çok şey yaşadım onlarla ama hala beni şaşırtmayı başarıyorlar.
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
Çok olağanüstü bir şey yaptığımızı düşünmüyorum. Olağanüstü olan onlar ve bizi hayatlarına ortak ettikleri için şükrediyorum. Bütün bunların öbür dünya denen yerde bir karşılığı olacağını da umarak yaşamadık hiç. Bazı canlar için bu dünyayı cennet yapmaya çalışıyoruz o kadar. Bildiklerimiz, öğrendiklerimiz, dayatılanlar değil de içgüdülerimizle yol buluyoruz aslında. Biraz onlar gibi yani…
Bazen bahçenin o noktasına gider, başımı çevirip bahçeye, evimize bir kez daha bakarım… O genç gelin gelir gözlerimin önüne. Hırkasının kenarına sarıp sarmalayarak eve getirdiği yavrulara anne olmaya çalışmasını, emdikleri zehirli süt yüzünden ölen üç yavruya hıçkırarak günlerce ağlamasını, iki yavruyu koynunda büyütüp güzel bir eve sahiplendirince arkalarından gözyaşı dökmesini hatırlarım. Geçen yıllarda biraz değişti o kadın… Kedileriyle büyüdü, olgunlaştı… Hayatta bir candan daha kıymetli hiçbir şey olmadığını yaşayarak öğrendi. Ne eşya, ne para.. Hiçbir şey soğuk kış gecesinde sıcak bir evde güvenle uyuyan bir candan daha doyurucu değildi.
Fotoğraf: Leyla Karaloğlu
Hayatın anlamıyla ilgili herkesin kendine göre diyeceği bir şeyler vardır mutlaka.. Ben şunu söyleyebilirim;
Eğer dilsiz bir varlıkla aranızda sevgi alışverişi olmamışsa aslında yaşamamışsınızdır.