buluşma


Fotoğraf: Özlem Mengilibörü

“Nerede buluşalım” sorusuna verilen bir sürü cevap var. “Dost’un önü, YKM, Gima’nın önü, Engürü Kahve ve Vakko” başlığında Zıt insanların buluştuğu diğer yerler.

Bugün, hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor demesem de gözümün önüne kare kare Kuğulu Park geliyor. Hem “orada buluşalım sonra gideceğimiz yere geçeriz” diyebileceğimiz bir transit ülke gibi, hem de “banklardayız, değil mi?” diyerek yerleşebileceğimiz bir ülke gibi. Mevsime, buluşma sebebine, arkadaş grubuna bağlı.

İlk kare mitoloji gibi, kulaktan kulağa, nesilden nesile anlatılmış bir efsane gibi. Küçükken dipsiz sandığımız o göletin etrafındaki çit yokken, kuğu ve ördeklere kâğıt helva uzatabildiğimiz vahşi dönemlerde yaşandığı söylenen bir olay. Bahsi geçen kâğıt helvayı kapan kuğunun, birinin elini kapma hamlesi. Kuğu küçük bir kızı ısırmış mı yoksa eline beklediğinden çok yaklaşıp onu korkutmuş mu bunları bilemiyorum. (Ama böyle bir hayati tehlike yaşamışım diyorlar. Sonra annemle konuştum, “elinden bir şeyi kapma gibiydi, ısırma yok” dedi. Ne olursa olsun, Kuğulu Park vahşi hayvanların olduğu maceralı bir yer olarak kalmış aklımda.)

Başka bir sahnede, çimlerinde soda şişeleri ile oturan bir grup üniversite öğrencisi var. Bahar gibi, güneşli ama can sıkmayan bir hava. Galiba hepsi mezun olmuş ama hala “üniversite öğrencisi”; yapılacakların yükü ağır, yapılamayanların eksikliği başka türlü ağır. Ama şimdi sodaçekirdekgeyik zamanı. Bu arada bu gençler “eğimli çimlerdeler”, parkın İran Caddesi’ne yakın bölümündeler. Eğim, gerek ince bir yuvarlanma tehlikesi ile heyecan veriyor, gerek dirseklerden destek alarak sırtüstü uzanma rahatlığını sağlıyor. Oradan bir yere geçtiler mi, bilemiyorum. Kayıtlara sadece Kuğulu Park karesi geçmiş.

Başka bir karede, Bestekar’a inmeden soğukta Kuğulu Park’ta buluşup, üşüye üşüye Tunalı’ya yürüyen, bir yerlerden şarap alıp eski McDonalds’ın karşısındaki Ziraat Bankası’nın yanında betona oturup yılbaşı partisinden önce bir şişe şarabı bitiren iki genç kız görüyorum. Yılbaşı partisi var bir yerlerde, oraya gitmeden hazırlık yapıyorlar.

Başka bir karede “buluşalım mı?” dedikten sonra, parka gelip birbirini bulan sarılıp hüngür hüngür ağlayan iki arkadaş var. Kaybettiklerine ve kalanlara ağlıyorlar. Aynı arkadaşlar başka bir karede yakınlardaki başka bir bankta oturup suya bakıp saatlerce konuşuyorlar. Arkadan duduk/balaban sesi.

Pandemide, 2020 kışında, aşı daha bir hayal iken, evlerde ya da mekanlarda buluşma riskini göze alamayan başka bir grup arkadaş görüyorum. Dona dona, titreye titreye birkaç tur atıyorlar. Titreye titreye banklara oturuyorlar.

Orada buluşup “esas mekâna” geçenleri ile dondurma alıp banklara yerleşenleri ile bir garip kalabalık geliyor aklıma. “Bu kuğular burada mutlular mı?” diye düşünüyorum, bir de biz burada ne kadar mutluyuz diye.