çevre

Beş yaşındaki yeğenim D’ye ODTÜ’yü ilk kez gezdirdiğim gün bu kocaman kampüsün yerinde yıllar yıllar önce boş bir bozkır olduğunu, ağaçların, hayvanların, farklı farklı memleketlerden gelmiş öğrencilerin, öğretmenlerin, bir sürü çalışanın, içinde üretilen bilginin ormanla hep birlikte büyüdüğünü, ormanın ilk ağacı bilim ağacı yanında anlattığımda D’nin gözlerinden ODTÜ ütopyasının heyecanlı ışığı geçmişti.

Beş yaşında dili inanılmaz bir yaratıcılıkla kullanabilen küçük insan D., yola taşan kozalakları ağaçların altına atıp, merak ettiği bilim insanı büstlerine bakmak için hızla daldığı çimlerde bir kelebeğin peşine takıldı. Uyuyan bir köpeğin burnuna dokunup, yolda karşılaştığı hocanın kendisine yönelttiği sorulara büyük bir ciddiyetle cevap verdi. Dönerken bindiği dolmuşta öğrenciler içinde kendisini ormana ait hissettiğini, tek başına oturduğu koltukta demirlere tutunuşunda görmek mümkündü. Orman ona kocaman gelmişti, ormanın ruhu da büyülü.


çizen: Erhan Muratoğlu

Bugün ODTÜ’de Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun idaresinde yönetilecek olan yüksek kapasiteli yurt binası inşatına karşı çıkan öğrencilerin Kavaklık direnişine beklenen polis müdahalesi gerçekleştirildi. Polis müdahalesi beklenen geçtiğimiz bir kaç günde sosyal medya üzerinden yürüyen tartışmalarda -katılımcılık meselesi bir yanda dursun- devlet üniversitesine ait koruma kapsamındaki ormanın içinde bir bina yapılmasına ilişkin otoritenin/karar mekanizmalarının kim olduğu sorusu gündeme geldi. Meslek odalarının açıklamalar yayımlayarak anlattığı, Çankaya Belediye Başkanı’nın resmi değil dediği, öğretmenlerin ve öğrencilerin çok büyük çoğunluğunun yapımına karşı çıktığı bina inşaatına öğrenciler alandan yaka paça atılarak başlandı.

D. bugün burda olsaydı, içinden kaplan çıkar mı diye sorduğu ormanın kıyısında duran TOMA’yı o küçük çocuğa nasıl anlatırdım diye düşündüm.

Mesele hem orman hem de ODTÜ; çünkü ikisi aynı şey.

Beş yaşındaki yeğenimin kampüsün kapısından girerken kavrayabildiği bu yaşamsal gerçeklik Ursula Le Guin’in Dünyaya Orman Denir adlı romanında da anlatılmıştı. Başka bir gezegenden gelen kolonyal kuvvetlerce odun elde etmek için katledilen ormanın öyküsü, toplumun, dilin, kültürün tam da orman olduğunu anlatıyordu.

İşte tam bu yönüyle ODTÜ de çalışanları, tuğlaları bile elde yapılmış binaları, öğrencileri, öğretmenleri ile bir orman. Fakat Ursula’nın romanıyla içinde yaşadığımız bu günün hiç benzemediğini üzerine basarak söylememiz gerek.

Çünkü hepimiz aynı gezegene aitiz!
İmzalanan protokol bir an evvel geri çekilmelidir!