balkon


mde

Evlerin dili olsa konuşsa, pencere önü çiçekleri solmasa, sokaklar tef çalıp dans ederek bizi oturduğumuz yerden kaçırsa…

Kapandığımız ya da kapatıldığımız evlerde “gönüllü” olarak ne kadar kalabildiğimiz, dışarıyı tehlikeli, düşman ve kötü gösteren senaryolara ya da tam aksi nostaljik bir sokak güzellemesi yapan masallara karşı, evleri sığınak görme yanlışından dönebildiğimiz ölçüde yerimizden memnuniyet duyarak zamanla didişmeyi bırakabiliriz…

Mor eldivenleri takıp işler güçler mecburiyetlerle artan iş yükü, kevgire dönen özel alanlar, açılıp saçılan mekanlar, iş yeri haline gelen odalar, koridorlar, balkonlarda geçirdiğimiz zamanlar özel alanın cenazesini kaldırmamız için ne kadar daha beklememiz gerektiğini tembihler?

Evlerin dışa açılan açıları, hayatlarımızın neresine denk düşer?

Herkesin penceresi görebildiği, kendini sınırladığı kadar ise kapanan kapıların ardında yeni kapıların açılmasını beklemek kaç ömür sürer?

Aynı sitede oturduğumuz komşuları görebileceğimiz bir balkonu dahi çok gören müteahhit türünün bize mirası kendi kendine evler balkonlar pencereler ise, neyleyeyim ben bu çok katlı kalabalık bol insanlı sözde yaşam alanlarını…

Tek başına ebeveyn olarak güvenlik gerekçesiyle seçtiğim bu sitenin “sakin”i olmaktan vazgeçip mahallelilik kültürüne kavuşmaya duyduğum özlem nedeniyle tam da güleryüz:)lü bir sokağa taşınacakken pandemi nedeniyle ertelediğim ve bu pencerenin dizinin dibinde her gün her gece başka bir kimlikle kendimi inşaa ettiğim günlerin izindeyim…

Gecesini ayrı sevdiğim pencerem öyle güzel ki kuş koymuşlar başucuma… Kimi zamanın eteğinden çekiştirip kimi keyfini sürerken zamanı salıvermenin peşindeyim.

Ben yine yerleşemeden, göçer ruhumla, gideceğim yolların, yılların, izlerin peşinde hepinizin huzurunda bu mekanı gözünün yaşına bakmadan terk edeceğimi beyan eder, komşu kızlarının hatrına hepimizin yerine hürmetle gecenin ve geleceğin gözlerinden öperim…