sağlık


2019, Mahalle Çocuk Şenliği'nden (Fotoğraf: Tanju Gündüzalp)

Pandemi süreciyle beraber akşama doğru koronavirüs ‘gün sonu raporu’ seansları başladı. İlk günlerde gecenin çok geç saatlerinde, takip eden günlerde ise saat yedi civarı sağlık bakanı çıkıp rakamları açıklıyordu. Eğer bir şey yasaklanacaksa, elbette ki Cumhurbaşkanı da sahnede yerini alacaktı, aldı. Bir süre işi gücü bırakıp bu gün sonu raporlarını takip ettik. Bir süredir etmiyoruz. Zira kimse inanmıyor o rakamlara.


Fotoğraf: Tanju Gündüzalp

Sağlık örgütlerinin, hastanelerin, valiliklerin ve bakanlıkların söylemleri uzundur birbirini tutmuyor. Bu süreç içinde, Kürt basınında çalışan bir gazeteci olarak fark ettim ki, bölgede kurumlar ve kişiler yerel yönetimlerle son derece uyum içinde çalışıyor ve bu tutarsızlığı ortaya çıkarıyor.

Akşam TV’de sağlık bakanını izliyoruz, yeni vaka sayısı 950 civarı, yeni ölüm sayısı 16 civarı. Ertesi gün Diyarbakır’dan açıklama geliyor, “Nasıl 950 yeni vaka olur, sadece burada günde 400 yeni vaka tespit ediyoruz?” Öbür gün Urfa çıkıyor, “Burada 8 kişi öldü dün, nasıl ölüm sayısı 16 olur?” Sonra beklenmedik bir şey oluyor. Pandemi süresi boyunca rakamları açıklanmayan tek şehir Ankara için ATO günlük vaka sayısı açıklıyor, günlük 1.000 vaka. Patlayan balon, Ankara’ya da sirayet ediyor.


Fotoğraf: Ayşe Gültekingil

Halkın kitlesel bir şekilde, yoğunlukla oy verdiği bir parti var bölgede. Tüm belediyeleri elinden alınsa da, yerel yönetim dediğin binadan ibaret değildir diyen. Zaten o yerel yönetimlerde yer alan kişiler de toplumun önde gelen zenginleri, iş adamları, aileden siyasetçileri, koltuğu elden ele dededen toruna geçirenleri değil; bildiğiniz halk. Bunu en iyi belediyelere kayyum atandığında, sabahki ev baskını fotoğraflarından anlıyorsunuz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu gibi İstanbul’un bir semtinde ailece mülk sahibi insanlar değiller, dört başı mamur evlerde yaşamıyorlar. Yan komşusundan farklı değil kapısı polis tarafından kırılmış evleri.

Bu kentlerin hemen hepsinde oy çoğunluğuyla alınmış belediyenin başkanını sabahın köründe yaka paça alıp hapse de atsalar, o halkın örgütlü tavrı sürüyor. Halk birbirini tanıyor, dernekleşme çok yaygın. Yerel yönetimin en küçük parçası olan muhtarlara kadar, herkes çevresinde olan biten ile son derece ilgili. Dolayısıyla, köyün hangi evinden cenaze çıktıysa, merhum neden ölmüş biliniyor. Halk da biliyor, yerel yönetim de biliyor. Böyle böyle makul bir banda sabitlenmiş koronavirüs gün sonu raporunun balonunu patlatıyorlar.


Fotoğraf: Ayşe Gültekingil

Kendi çapında birbiriyle selamı sabahı olan, iletişim içinde bir mahalle olan sevgili Ayrancı’mıza bakınca, bu kadar güçlü bir örgütlülüğe çok özeniyorum ben. O kadar güvenmek istiyorum mahalleme. Bana yalan söyleyemezler, çünkü alt sokaktaki Fahriye teyze hasta olursa ben bilirim, akşam bir kap çorba götürürüm, bizim bakkalın cenazesi varsa, ben bilirim, hangi hastanede yatmış, neye ihtiyacı varmış… Bu sene koronavirüs karantinası sürecinde gelişen; pencerelerde yapılan eylemlerin, sonunda 8 Mart İşçi ve Emekçi Kadınlar Günü, 1 Mayıs İşçi Bayramı gibi günleri de kapsayabilmesi bende ne yalan söyleyeyim, bir parça umut yarattı. Senelerdir bir kadın ve gerçeğin peşinde bir işçi olarak, bir vatandaş ve bir gazeteci olarak katıldığım bu eylemlerde, semtimizden pek kimseleri görmezdim. Eylemin evin içine girmesi gibi bir konfor ortamında da olsa, aslında katılacak kişiler olduğunu görmek beni biraz olsun rahatlattı. Umutsuzluğun yarattığı karanlığı birazcık dağıttı. Geçtiğimiz yedi yılda hayatımıza giren bir benzetme vardır ya, ‘Gezi gibi’. Sanki ‘Gezi gibi’ bir şeyler hissettim. Yaratılan korku ortamının insanları geri çektiğine olan kızgınlığım biraz olsun anlayışa dönüştü. Aynı zamanda ‘cesaret, cesaret, biraz daha cesaret’ sloganına her sokağın köşesinde biraz daha ihtiyacımız olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Belki bu mahalleden başlayarak, daha fazla cesaretle, copundan sopasından korkmadan, belki bir gün biz de ‘onlar’ gibi, daha hakim oluruz yaşadığımız hayatın gerçekliğine. Sonuçlarını göze alabilir, ‘Bana daha fazla yalan söylemeyeceksiniz …’ deme cesaretini buluruz belki bir gün. Umarım, çok yakında bir gün!

Cesaret, cesaret, daha fazla cesaret, sevgili Ayrancı ahalisi, sevgili Ankara


Fotoğraflar: Tanju Gündüzalp