Ezgi Umut Türkoğlu ve Burcu Demirbaş aktarıyor.
1. Pandeminin İlk Ayları – Bireysel Çaresizlikten Dayanışmayla İyileşmeye
Ezgi Umut Türkoğlu
Pandeminin ilk aylarında etkisinin kısa süreceğini sandığımız bir hastalık ismi duymuşuz gibiydi. Merkezi Çin olarak duyduğumuz uzak bir hastalık. Ama benim için durum biraz çabuk karmaşıklaşmıştı. Şubat ayıydı, İtalya’dan geleli 1 hafta olmuştu ve havaalanlarında ateş ölçüldüğünü hastalığın yarattığı endişeyi görerek gelmiştim. Okul için dönem arasıydı ve kısa bir süre sonrasına geri dönüş biletim olduğu için ufacık bir çantayla gelmiştim. Birden, İtalya’dan geldiğim bölge karantina altına alınmış, dönüş yolculuğum iptal olmuş, okullar uzaktan eğitime geçeceğini duyurmuştu. Bilgiler hızla yayılıyor ve telefonuma sürekli kötü haberler geliyordu, İtalya’daki kontrolsüzleşen hasta sayıları, yetersiz kalan hastaneler, ıssızlaşan şehir fotoğrafları… Aniden değişen yaşam düzenimle birden donakalmış, plan yapamaz bir halde kendi bireysel çaresizliğime gömülmüştüm.
Kısa bir süre sonra Türkiye’den ilk vaka duyurusu yapıldığında, İtalya’daki durumun aciliyetinin verdiği öngörü ve endişeyle bir şekilde harekete geçmek istedim. Durumun bireysel çabadan uzak olduğunu gördüğümde kendi çaresizliğimden öte bir endişeye kapıldım. Tam o sırada kolektif bir çağrıyla; çabucak 300’den fazla gönüllü ile bir araya geldik ve çevrimiçi olarak çalışmaya başladık. Uzman doktorlar mühendisler mimarlarla çok hızlı bilgi akışı sağladığımız birbirimizden öğrendiğimiz ve olabilecek en kötü senaryoları anlamaya çalıştığımız bir sürecin sonunda multidisipliner bir şekilde üretim yapmayı hedefledik. 2-3 hafta içerisinde; yoğun bakım üniteleri karantina birimleri gibi ihtiyaç olabilecek mekânsal çözümler ürettik ve bunları yayınladık. Dünyadaki tüm gelişmeleri takip ederek diğer gönüllü ekiplerle de iletişimler kurduk, bilgi paylaşımı yaptık. Edindiğimiz bilgilerimizi ve üretimlerimizi açık kaynak olabilecek tüm platformlarda sözlü, yazılı, görsel olarak aktarmaya çalıştık. Ürettiğimiz çalışmaları başka acil durumlara (deprem ve sel gibi) ihtiyaç olması halinde dönüştürülebilecek kaynaklar olarak korumayı geliştirmeyi umarak arşivledik.
İşte benim için ağımızın en güzel yanı, tam olarak hassas, yalnız ve endişeli hissettiğim anda, bunca tanımadığım insanla sanal da olsa bir araya gelerek üretim sürecine girmek oldu. Tüm bu süreç boyunca, hem endişemizi üretime çevirerek birbirimize psikolojik destek olduk, hem de yalnız olmadığımızı bilerek dertleştik, ne yaşıyor olduğumuzu anlamaya çalıştık. Şimdi biliyorum ki dayanışmayla iyileştik ve en can sıkıcı anda yine aynı dayanışmanın sıcaklığı iyi gelecek bize. Bu sürecin bana kattığı herkese kucak dolusu sevgiyle, umutla ve dayanışmayla…
Mevcut mekanın karantina alanına dönüştürülmesi ve boş alanda karantina alanlarının kurulması önerisi
Tasarım ekibi: Ayşenur Kara, Gizem Güvlü, Aslı Naz Atasoy, Büşra Türkmen, Bihter Çelik
2. Post Pandemi – Toplumsal Bilinçten Gelecek Öngörülü İşlere
Burcu Demirbaş
Pandeminin ilk günlerinde, süreç içinde ortaya çıkabilecek acil mekânsal ihtiyaçlar üzerine kafa yormaya başlayarak meslektaşlarımıza çağrı yapma hikâyesinin özünde, bence hem kişisel hem kolektif olarak bir afet durumunda gelişen kaygıyı ve belirsizliği yoğun olarak hissetmiş olmamız var. Bazılarımız üniversite yıllarından ve farklı mesleki dayanışma gruplarından birbirini bilen insanlardık; fakat pandemi ilan edildikten sonra benzer kaygılara ve öngörülere sahip olduğumuzu keşfetmek yoğun bir duygudaşlık hissi yarattı. Dayanışma tam olarak bu noktada ve öncelikle kendi aramızda başladı aslında. Benzer sorgulamaları yapan meslek uzmanları olarak toplumsal bir felaketin ve çaresizliğin tam ortasına düşmeden önce bir şeyler yapmak, çözümün bir parçası olmayı denemek istiyorduk. Bu süreç bizi beklemediğimiz noktalara götürdü. Süreci inşa ederken, multidisipliner, hiyerarşi ilişkisi olmayan, kolektif akıl ve bilinci ön planda tutan, bazen geri dönüp bir önceki adımı sorgulayan, gerektiğinde haklı gerekçelerle o adımdan vazgeçebilen bir yapı kurmuş olmamız beni hâlâ etkiliyor. Çağrımıza cevap veren arkadaşlarımızın çoğunlukla genç kadınlar ve ücretli çalışan/yeni mezun meslek uzmanları olmaları da aynı şekilde…
İlk aylarda, pandemi hastanesine dönüştürülen fuar alanları, spor salonları, modüler yoğun bakım birimleri gibi akut bir durum sonrasında ortaya çıkabilecek mekânsal ve teknik yetersizlikler üzerine çözümler öneren araştırmalar ve çalışmalar yapmıştık. Sorun tam orada düğümlenecek gibi görünüyordu. Çin ve İtalya’daki meslektaşlarımızın, oradaki ekipleri oluşturan gönüllü meslek uzmanları ve aktivistlerin refleksleri ve deneyimleri bizim için etkileyici ve kafa açıcıydı. Biz de ülkemiz benzer trajedileri yaşamadan, kamu yararı adına bir şeyler yapmak, bu çalışmaları acil durum mimarlığı başlığında detaylandırmak istedik.
Mini Habitasyon / Tasarım Ekibi: Aslı Akyıldız Hatırnaz, Batuhan Kılınç, Beliz Yelkenkaya, Ege Levent Balcı, Gülçün Taşkın, Handa Ece Selçuk, Onur Özkan, Tayfun Süzen, Tuğba Zaerper, Tuğçe Öntürk, Umut Kurt, Zeynep Çataloğlu
Son altı aydır, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZELMAN, halk sağlığı uzmanları, sosyologlar, akademisyenler ve çekirdek bir ekiple bir TÜBİTAK projesi üzerine çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımızı, ihtiyaç olmaması umuduyla gerçekleştiriyoruz. Yaptığımız tasarımların tümünde, sürdürülebilir, kolay uygulanabilir, ekolojik, düşük maliyetli, kamu yararı için kullanılacak tasarımlar olması çabası önem kazanıyor. Bu süreçte gerçekleştirilen bir dizi kullanıcı anketi ve derinlemesine görüşme sonrasında karar vericilerle yapılan toplantılar ve fikir paylaşımlarıyla, bizlerin de pek aşina olmadığı ama oldukça önemsediği katılımcı tasarımı, mimarlık ve tasarım hizmetinin herkes için ulaşılabilir olmasını deneyimlemeye çalışıyor, süreç içinde hep birlikte öğreniyoruz. Bunun yanı sıra, dayanışma ağına ilk gönderilen projelerden bir tanesi Akdeniz Bölgesi’nde çalışan mevsimlik tarım işçilerinin barınma ihtiyaçlarını karşılamak için Mersin Üniversitesi’nden akademisyenler ve STK’larla işbirliği içerisinde geliştiriliyor.
Dünyanın, toplumumuzun, farklı disiplinlerden uzmanların, hepimizin dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu bir krizler çağı içinden geçmekte olduğumuzu düşünüyoruz. Umarım öncelikle bizi iyileştiren ve eğiten bu dayanışma deneyimi; gezegenimizin yaşamakta olduğu (pandemi, iklim krizi, evsizlik, mülteci krizi) ve bundan sonra yaşayacağı olası acil durumlar ve afetlerde ortaya çıkabilecek mekânsal ihtiyaçların çözümü için de ilham verici olur.
(Tüm proje önerileri ve daha fazla bilgi için: https://acilkoronamekanlari.wordpress.com/)