sağlık


Kurtuluş Parkı, Fotoğraf: Dilek Kumcu

Nocturnes, Op. 9 No. 1 in B-Flat Minor

Ben ve okült zevklerim. Yazmak istediğim için yazmak istediğimde yeni günün ilk dakikalarında oturuyorum bilgisayar başına. O anki içimden dinlemek istediğim şarkı ile eskiden kasetçalarım, kalem ve kağıtlarımla olan şimdi çevrimiçi şarkılar ile geçiyorum ekranların karşısına. Yeni belge açmayı seviyorum.

Yeni yıla başlamayı da severim. Doğduğum günü de.

2020 yeni yılına FaceTime’da girmiştim, “annemi aradım, sonra da seni, benim ikinizden başka kimim var” diyordu ekrandaki. Hayatımdaki son büyük yanılsamam. Kapattığımda gittiği yerde kalmasını ve mutlu olmasını dilemiştim içimden. “Neyy”, dilediğim bir şeyin bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum elbette, gittiği yerde kalsın derken tüm insanlık için değil diye belirtirdim bilseydim. Yıl boyu kimi hüzünlü kimi eğlenceli anlarda tüm bu “kolorna” belasını insanlığın başına terkedildiğim için açtığımı anlattım, bu yazıyla da hala duymamış olanlara ilan edeyim.

Tu vas me detruire – Daniel Lavole

Ben KF’liyim. Kistik Fibrozis. Hayır hiçbir yerimde kist yok. Genetik bir hastalık, bulaşıcı değil, solunum sistemi ve sindirim sistemi olmak üzere birçok sistemi birden etkileyebilen bir hastalık. Tekrarlayan enfeksiyonlar nedeniyle hijyene çok dikkat ediyoruz. Ellerimizi sürekli yıkıyoruz. Kalabalık, kapalı ortamlarda hep insanlara uzak duruyoruz. İnsanlara sarılıp, öpmüyoruz. Bulunduğumuz ortamda hasta biri varsa uzaklaşıyoruz, eve gelecek arkadaşlarım hasta olmadığı zaman geliyor. Hastane gibi enfeksiyon riski yüksek yerlere giderken ya da grip sezonunda maske takıyoruz. Nefes darlığı çektiğimde hastaneye gitmem gerekiyor. Normal yaşantım tanıdık geldi mi?

Harmonies des bois, Op. 76: No. 2 Les Larmes de Jacqueline (version for cello and orchestra) – Werner Thomas-Mifune


Hacettepe, Fotoğraf: Dilek Kumcu

Sevdiğim ağaçlardan 2 tanesi Kurtuluş Parkı’ndadır. Oraya gittiğimde hep bu eseri dinlerim. Beni ağaçlarıma sığındıran aklıma takılan neyse onu düşünürken, yıllarca bu eseri Jacqueline çaldı diye düşündüğümü, çünkü çok güvendiğim bir çellistin bana öyle söylediği anı hatırlar, şaka mıydı ciddi miydi diye düşünür, gene yanıtını bulamaz, bu eserin YouTube’da bir kullanıcı tarafından “jacqueline’s tears” olarak adlandırdığını ve bunun esere ne çok yakıştığını anımsar, tekrar düşünmem gereken konuya dönerim. 1 Mayıs’ta Kurtuluş Parkı’nda 1 Mayıs planımı düşünüyordum. Moskova’da olacaktım, Kızıl Meydan’da sonunda. “Kolorna”. Olmadı. Ankara Garı’nda buluşurduk, herkes evden bir şeyler getirir, çoluklu çocuklu, simitli peynirli kahvaltı yapılırdı, Sıhhiye Köprüsü’nün altından geçerken bağırarak koşmak (çünkü biliriz sesimiz en gür orda çıkar), cep telefonsuz meydanda birbirini Türkiye solunun onlar şurada bunlar burada durur pozisyonculuğu ile bulduğumuz yıllar geldi hatırıma.

Balıkesir – Birsen Tezer

5 Mayıs’ı 6’sına bağlayan gece doğmuşum ben. 5.5. uyumlu olsun diye onu seçmiş babam. Herkes 5 Mayıs’ta kutlar doğum günümü, çok küçük halka 6 Mayıs’ta kutlar. En sevdiklerim. Gerçeği bilenler.

Doğum günüm, hayatımdaki ilk büyük yanılsamam. Babam İzmir’deydi, ben 5 yaşındaydım, öyleymişim yani, annem “Dileek gel bak senin doğum gününü kutluyorlar” diye seslenmişti koşarak cama çıktığımı, herkesin ateşten atladığını görüp heyecanlandığımı hatırlıyorum. Annem Hıdırellez olduğunu anlatmıştı, yüzüne bakışımı onun bu dediğine inanmayışımı hatırlıyorum. Hayatımdaki ilk büyük yanılsamam. Elbette ki benim doğum günümü kutluyorlardı ve biz de çıkmalıydık dışarı. Annem sınıf öğretmeni, “hayır” ses tonu hala çok nettir. Hayır demek hayırdır çünkü. Bu netlik hayatta hep yardımcı olsa da hala Hıdırellez’i doğum günüm ile ilişkilendirmeme engel değil.


Kızıl Meydan, Fotoğraf: Can Mengilibörü

2020’nin Mayıs’ı: O gece Moskova’dan St. Petersburg’a gidiyor olacaktım. Olmadı. “Kolorna”. Uyandığımda sağ bacağımı hissetmiyordum, beyinde apse imiş, boş umutlar vermek yerine olabilecekleri tüm gerçekliği ile anlatan doktorlarım vardı. Petersburg’da bir ağaç sevmek yerine, Hacettepe’deki en sevdiğim ağacıma arabanın camından baktım. İlk defa bir daha göremeyeceğimden korktum. Gerçeklik, bilinmezlik ile birleştiğinde nelerden vazgeçildiğine göre yükü ağırlaşıyor anladığım.

35 yaş için yolun yarısı denilir ya ikinci yarının böyle sistemi resetleyeceğini tahmin edemezdim. Değişik bir tecrübe. Öncesinde yaşadığınız kalp kırıklıkları, yorgunluklar, yoranlar önemini yitiriyor. Kahvesini alıp ilk adımına tanıklık etmek için gelenler, özel olarak giyinip süslenip video çekenler, bak sana dedikoduları biriktirdim diye vıdılamaya gelenler ilk yarıdan biriktirdiklerim.

Pandeminin ilk aylarında direnmek demek yaşamak demekti,
Pandeminin ilk aylarında dayanışmak demek birlikteysek yaşamak demekti.