Fotoğraf: Osman Sezgi
İstemeden buluşmuştuk. Dernek başkanımız dahil bir grup arkadaşımızı gözaltına almışlar, DAL’a götürmüşlerdi. İşkence görecekleri kesin. Arkada kalanlar protesto ettik tabi ki, 80 sonrası en kalabalık eylemlerden biri dediydik. MM binası önünden başlayan yürüyüşü jandarma yemekhanenin önünde kesti. Safları sıklaştırdık, jandarma da copunu kullandı, çaat. Gözlük kırıldı, biraz da kan var, kızdım tabi. Başçavuşa doğru yürüyüp azıcık bağırmış da olabilirim. Kaçmam lazımdı, salaklık. Aldılar tabi hemen, doğru hastane, burun röntgeni, kırık yok, iyi bari. Sonra karakol, maç varmış, 3-0 yeniğiz, bağırışlar, çağırışlar, n’oldu, Fener gol attı, tekrar n’oldu, 4-3 yenmişiz, çocuğuz tabi, şeniz. Daha sonra bir müddet ikamet edeceğim İl Jandarma. İlk gece yalnızdım, gecenin bir yarısı yanıma bir asker kaçağını koydular. Devrimciyiz de adam kaçık bir tipe benziyor, tırstığımı belli etmedim. Koğuşta volta atıyor, hocam çok ses oluyor uyuyamıyorum dedim, ayakkabısını çıkarttı çoraplarıyla voltaya devam etti. Sabah alıp götürdüler başka bir yere. Daha sonra başka başka arkadaşlar da düştüler kodese. Suçumuz yok DGM’ye çıkalım istiyoruz. Çıkartıncaya kadar yemek yemeyelim dedik, gene de her öğün kazan koğuşa getirildi, geri götürüldü.
Bizimkiler ziyarete geldi, beni korumak için bir mektup yazıp aşağıya yollamış babam: “Yemek yemediğinizi öğrendik, yapmayın, hiç bir şey kazanamazsınız, tersine sıhhatiniz bozulur. Jandarmaya da karşı gelmeyin, onlar da görevlerini yapıyorlar. Komutan Bey çok iyi bir insan, bize yardımcı oluyor, sakın saygısızlık etme.” Sigara, tuz ve şeker istedim. Koğuş zeminden aşağıda, pencere tavana yakın bir yerde. Bir gece pencere vuruldu, Kurban bir eksiğiniz var mı diye sordu bir er. Vanlıymış, yakalasalar çok beter ederler. Şeker ve tuz istedik. Kantinden alıp getirdi, unutursam ayıp. Bir arkadaşım gelmiş ziyarete, aşağıya kazak falan yolladı, bir kazağın içinde de karanfil. Araya bayram girmeden çıksak bari, arife günü öğleden sonra demir kapıda takırtılar duyduk, hadiii DGM’ye gideceğiz galiba. Ama doğru anahtarı bir türlü bulamıyorlar, hadisenize çabuk olun, bulun şu anahtarı. Yok oyalandıkça oyalanıyorlar, hah oldu DGM’ye gidiyoruz, çocuğuz tabi şeniz. DGM yarım gün çalışıyormuş, nöbetçi kimse yokmuş, kös kös alaya döndük. Bayramdan sonra bu sefer cidden DGM’ye götürdüler, aşağıdaki bir koğuşa koydular bu sefer, çapraz koğuşta da bizden önce alınan arkadaşlar var. Gözlük kırıldı kimseyi tanıyamıyorum, ses ver diyorum. Hah Murat, Alper… Ergun seslendi; “Seni gördüğüme çok sevindim Can”. DGM koğuşunda buluşmamıza seviniyoruz, çocuğuz tabi, şeniz.