politika


Heykel ablukada.

Temas: Merve Zelal Taştan, Söyleşi: Tanju Gündüzalp, Deşifre: Sibel Durak
Fotoğraflar: Sibel Tekin

Sibel Tekin Ankara’nın sokağının kamera-gözlerinden. 2010’dan bugüne toplumsal muhalefetin görüntüsünü kamerasından izlediğimiz gözlerden birisi. Bu sefer kamerasının odağında, sanatçı Metin Yurdanur tarafından yapılarak Çankaya Belediyesi tarafından 10 Aralık 1990 tarihinde Yüksel Caddesi & Konur Sokak kesişimine yerleştirilen, bronzdan yapılmış İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi okuyan kadın heykeli: İnsan Hakları Anıtı var. Ankara ve ülke toplumsal muhalefetinin her bir bireyinin değdiği bir odak sanat eseri. Heykelin tanıklığını, misafirlerini, tutuklanışını, yalnızlığını yaşadık son 10 yılda. Sibel Tekin, hepimize bu sürecin bir video-belge’sini hazırlamış.
Tekin’in filmi, 10 Ekim’leri, OHAL’leri, KHK’leri, ablukaları, virüsleri atlatan bir heykelin hikâyesi değil sadece; insanların onun ‘etrafı’nı hafızanın, hak arayışının, siyasi iradenin, sözün alanına çevirmesinin de hikâyesi. İçinden geçtiğimiz bu garip zamanlarda, video-eylem üretimini ilk yapan insanlardan Sibel Tekin’le (2020 Eylül ayında yaptığımız) söyleşimizi ve “Heykel” filmini paylaşıyoruz.


10 Ekim anma eylemi.

Tanju Gündüzalp: Genelde Ankara’da gerçekleşen eylemleri çekiyorsun ve biriktiriyorsun. Bir de politik olarak hak talep etmek üzerine bir derdin var. Heykel (2020) filmine kadar olan hikayenden bahseder misin?

Sibel Tekin: Gezi öncesinde Tekel İşçilerinin Ankara Direnişi (2010) ile ilgili kısa bir belgeselin kurgusunu yaptım. Ama sokağı çekmeye Gezi ile başladım diyebilirim. 31 Mayıs’ta Ankara’da direniş başladığında yanıma kameramı almıştım. O günden sonra sürekli kamera ile dolaşmaya başladım. Seğmenler ve 100. Yıl forumlarını mümkün olduğunca takip ettim, diğer forumlardan da çektim. En azından Ankara’daki her forumdan bir kere çekim yaptım. Bu sırada Ankara’da ODTÜ 100. Yıl Otoyol Direnişi ve Tuzluçayır Cami-Cemevi projesine karşı bir eylem başladı. Sokakta olup çekim yapanlar ile bir araya geldik ve Seyri Sokak’ı kurduk.


Gezi yıldönümü anması.

Nasıldı o süreç?

Seyri Sokak’tan önce başka bir kolektif vardı. Bu kolektif ilk kez Tuzluçayır’da bir araya gelmişti. Tuzluçayır’da mahalleli kadınlar inşaata yürüdüler. Polis yaşlı kadınlar, engelli insanlar varken eyleme sert bir karşılık verdi. Önce bunu arşivlemek gerek diye kaydediyorduk; sonra bunu duyurmak lazım, sosyal medyada hesap açmalıyız dedik ve bir kolektif kurduk. Fakat sonra ayrıldık. Asıl o ayrılan ekiple Seyri Sokak’ı kurduk.


V For Vendetta.

Seyri Sokak’ın kuruluşu ne zaman? Gezi’den sonra mı?

Gezi’den sonra, Tuzluçayır’dan sonra. Gezi sırasında sokakta birbirini tanıyanlar olarak kurmuş olduk. Oktay’ı (İnce) mesela Belgesel Sinemacılar Birliği’nden tanıyordum, ama birlikte çalışmışlığımız yoktu. Balıkbilir Onur’la tamamen Gezi zamanı tanıştık. Gözde (Çağrı Özköse) ve Sevgi (Türkmen) ile de yine forumlarda ve eylemlerde tanıştık.


Katledilen çocuklar için.

Peki ya İstanbul’da bulunan Artık İşler’le bağlantınız?

Artık İşler’le yeri geldiğinde birlikte iş yapabiliyoruz. Seyri Sokak olarak atölyeler yapalım, insanları video çekmeye yöneltelim diye Sivil Düşün’e proje vermiştik. 2015 yılıydı. İlk atölye için Diyarbakır’a gittik. Sonra tam Dersim’e gidecektik OHAL oldu. Aramızdan Sevgi hastanede çalışıyordu, izinlerimiz iptal olunca Artık İşler’den Alper (Şen) ekibe dahil oldu. Oktay, Onur ve Alper Dersim’e atölye yapmaya birlikte gitti. Bir üçüncü atölyeyi Van’da yine birlikte yapabildik. Geçmişte sokak daha hareketliyken ekibe de böyle birileri gönüllü olarak katkıda bulunuyordu. Şimdi sokak hareketsiz. Bunda Ankara’daki patlamaların, katliamların etkisi oldu. Zaten 10 Ekim bir sürü insanı sokaktan çekti. 13 Mart Güvenpark’taki patlama insanların sivil muhalefetle olan ilişkisini bitirdi gibi oldu.


8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinliği.

Bütün bunlardan önce tek başına mı çekim yapıyordun sokakta?

Tekel İşçilerinin Ankara Direnişi (2010) başladığında sokakta kayıt yapıyorduk. Benim de sonuna doğru aklıma tek başıma bir film yapmak geldi. Direnişin 24 saatini çekeyim dedim, ama yanlış bir zamana denk gelmiş. Danıştay kararının bir, iki gün öncesiydi. Çekimi planladığım günlerde Danıştay kararıyla çadırlar kaldırıldı.

Gül Büyükbeşe, Nazım Hikmet Sinema Atölyesi’ndeki öğrencilerle bütün bir süreci çekiyordu. Onunla birlikte direniş üzerine bir belgesel yaptık. İnternette var Hep Sizi Beklemiştik (2011) adında. Gül şimdi TRT’den emekli, Tekel Direnişi zamanı TRT’de çalışıyordu. Belgeselin yönetmenliğini o yaptı, ben de kurgusunu. Gül’ün bağımsız işlerinde de ortak çalışmaya devam ettik. Diyarbakır, Suruç, 10 Ekim üç katliamın tanıklıklardan hikayesini anlatan bir belgesel yaptık. 2019 yılında 10 Ekim’in yıldönümünde Ankara’da ilk gösterimi oldu. Belgeselin adı: Ölüm Ne Yana Düşer Usta (2019). Arada Bozcaada belgeseli yaptım. Politik bir belgesel değildi. 4 yıl boyunca Bozcaada’ya gidip gelerek ada deliliği üzerine İzlomanya (Islomania-2011) adında bir belgesel yaptım.

Asıl olarak video eylemciliğe 31 Mayıs 2013’te kamerayla çıktığımda başladım. O gece Kuğulu’da çekim yaptım. Sonra 1 Haziran’ı çektim. Geçen yıla kadar her gün kamera ile dolaştım. Geçen yıldan bu yana bir şey olursa yanıma kamera alıyorum. Kamera ile dolaşmıyorum artık.


Göçmen Dayanışma Ağı eylemi.


Göçmen Dayanışma Ağı eylemi.

Bir kere gözaltına da alındın, değil mi?

Bir değil. Medyaya yansıyanı bir tanesi sosyal medya paylaşımı ile ilgiliydi. Seyri Sokak’ta yaptığımız çevrimiçi paylaşımlar gerekçesiyle gözaltına alındım, benim attığımın ispatlanma durumu olmasa da. Onun dışında da eylem çekerken 5-6 kere alındım. Gözaltına alındığımda bana yöneltilen suçlamalar eyleme katıldığım yönünde oluyor. Örneğin liselilerin kendisini zincirlediği bir eylemde gözaltına alınmıştım. Bana yöneltilen suçlama kendimi zincirlemekti. Oysa ben eylemcilerin yanında kayıt yaparak olmayı tercih ediyorum. Slogan atmıyorum. Eylemcinin bakış açısından eylemleri yansıtmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.


Fobini yıka!

Tekrar geriye dönsek, Sibel Tekin bu yöne hangi yollardan geçerek geldi?

Ben Ankara İletişim’den mezunum. Öğrenciyken belgesel yapmaya başladık. Biraz belgesele bulaşınca vazgeçemedim; hem kurgucu olmaya hem de belgesel ile uğraşmaya karar verdim. Sonrasında TRT’de 7 yıl boyunca, önce yapımcı yönetmen yardımcısı olarak çalıştım sonra kurgucu olarak çalıştım. Sonra Hacettepe İletişim’e geçtim. TRT’de kurgu yaparken çok yoğun çalışıyordum. Hacettepe’ye geçince kendime ait bir zamanım oldu ve kendim belgesel yapmaya başladım. Sonra da 2013 ile birlikte sokak, video eylem girdi hayatıma. Bahsettiğim Tekel İşçilerinin Direnişi zamanında da bunu yapıyormuşuz aslında; ama bunu video eylem olarak adlandırmıyormuşuz. Ölmek Var Dönmek Yok (2010) adında bir tane kısa video yaptık mesela. O zamanlar ona propaganda filmi diyorduk, ama o da eylem videosuydu.


Öteki Bisiklet, Hrant Dink ve öldürülen gazeteciler sürüşü.

O dönemde sizin yaptıklarınız tek örnek miydi?

Bizim öğrenciliğimizde Kara Haber vardı, onlar başlamıştı, biliyordum ama çok uzaktan içinde olmadığım bir şeydi.

Video eylem konusunda sence Türkiye’de nasıl örnekler var?

Benim bildiğim ilk örnek olarak Kara Haber var. Ama onunda öncesinde 68’de genç sinemacılar ellerinde kameralarla eylemleri çekmişler.


Zorunlu din dersi kaldırılsın eylemi.

2013 yılında (Gezi zamanı), duvar yazıları, doktorlar gibi öne çıkan kolektifler ya da eylem biçimleri oldu. Sizlerin varlığı toplumsal muhalefetin gücünü artırdı diye düşünüyorum, sen ne dersin?

Sadece video eylemciler olarak bizler değil yurttaş haberciler de muhalefetin sesini, görünürlüğünü ve gücünü arttırdı. Akıllı telefonların yaygın kullanımı, video ve fotoğrafın iyi çekilmesinin de katkısı oldu.


Ablukalar kaldırılsın eylemi.

Tüm bunlar senin bugününe nasıl aktı?

Seyri Sokak Ankara’daki toplumsal muhalefetin görsel eylem kaydının oluşmasını sağladı. Sonrasında da sadece Yüksel Caddesi ve Heykel (İnsan Hakları Heykeli) yok aslında. Ankara için Heykel en temel yer. Bir yandan en korunaklı en güvenli alan olduğu için, bir yandan da yapılabiliyorsa eylemler Güvenpark, Sakarya’da oluyor ama olmuyorsa geri çekilince Konur’a Heykel’in yanına gidiliyor. Bu yüzden de nerdeyse her eylemin her yıldönümü anmasının, her olayın tepkisinin Heykel civarında çekilmesi doğal olarak gelişti. Dağılma noktası burası olduğu için bir şekilde her konunun mekanı Heykel oldu.

Gezi’nin çok yoğun zamanlarında eylemleri o kadar içinden çekemiyordum. O yüzden örneğin Mülkiyelilerin revir olarak kullanılmasını çekemedim. Bunları çekmiş olsam Heykel ve civarı ile ilgili elimizde daha çok görüntü olurdu. Gezi zamanı Kuğulupark, Güvenpark, Sakarya gibi alanlar olduğu için Heykel çok ön planda değildi. 2015 ile birlikte Güvenpark’a girilmesi yasaklandığı için bütün basın açıklamaları Heykel civarında yapıldı. Açlık grevleri sonrasında ise Heykel’de eylem yapılamaz oldu. Heykel’de yapılamayınca Sakarya’da yapılıyor; tersine dönüş oldu.


Nuriye Gülmen.

Kentte, merkez ve mekanlar yer değiştiriyor, kayıyor. Bir de Ankara devletin merkezi konumda olduğu için seni sıkıştırdığı yerler var mı?

Güvenpark’ta karakol vardı, açlık grevleri sonrası karakol Yüksel’e taşındı. Eskiden Atatürk Bulvarı Ziya Gökalp’te yol kapatma gibi korsan eylemler de oluyordu. Konur Sokak’ta korsan eyleme denk geldim. Onu çekmek moral bozucu bir şeydi. Korsan eylemi zaten hep var olduğumuz bir mekan olan Konur Sokak’ta yapıyor olmak ilginç. Zaten ondan sonra sokaktan çekilindi, açıklamalar da tamamen bina içlerinde yapılır oldu.


Başkent Dayanışması eylemi.

Ankara’nın bugünkü hali hakkında ne düşünüyorsun?

Cebeci ya da Kennedy’de insanlar mahalle sakini olarak eylemcilere evlerini açıyorlardı. Fakat yeri geliyordu kimi esnaf bizi içeri almıyordu, biz de etkileniyoruz diye tepki gösteriyordu. Bir yandan haklılardı, eylemler esnafı gittikçe daha olumsuz etkiledi. Bazı yerler için kurtarılmış bölge gibi hissediyorsun ama ne yazık ki devlet istediği zaman giriyor ya da müdahaleleriyle etkiliyor ve hiçbir yerin kentlinin olmadığı hissi var.


Pembe Hayat Derneği ve seks işçilerinin eylemi.

“Bazen” kendi kendimizi kandırdığımız bir durum olduğunu düşünüyorum.

Konur’daki korsan eylem de öyle.

2010 Tekel Direnişi zamanında birkaç bar battı. O da esnaftı, bu şehirde yaşayan insandı. Onunla ilgili yaptığın işte değişimi nasıl gözlüyorsun insanlarda?

Kentliler destek olmaya da tepkisini göstermeye de korkan bir kitleye dönüştü. En çok da sosyal medya hesaplarına dayanarak gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamaların etkisi var.


İş cinayetlerini protesto eylemi.

Seyri Sokak çalışmaya, üretmeye devam ediyor mu?

Ediyor ama eskisi gibi aktif değiliz. Sokakta bir şey yok. Son zamanlarda sadece 10 Ekim’in anmalarını çekiyorum. Onun dışında eskisi gibi bir şey çekmek için gitmiyorum, ama denk geldiğimde çekiyorum. Hafta sonları eylemler oluyor hasta mahpuslarla ilgili Kızılay’daysam çekiyorum. Ama o saatte eylemi çekmek için gelmeye uğraşmıyorum. 10 Ekim’de Ankara’daysam çekmeye çalışıyorum. Değilsem çekecek birilerinin çekmesini istiyorum.


Kadınlar savaş istemiyor.

Farklı bir muhalefet türü ürettiniz video-eylemle. Bunu bir adım öteye taşımak için aklınızda bir şey var mı? Bu alanda yeni bir gündem konusu var mı?

Yeni değil de eksik olan bir şey var. Arşiv kısmı çok eksik… Bir adım ilerisi bütün bu video eylem kolektifleri ile bir araya gelebilmek ve üretilen malzemenin daha iyi bir şekilde korunacağı bir arşiv sistemi oluşturmak. Ama o da biraz zor. Uluslararası değil uluslar-ötesi bir şey gerekiyor. Sadece yaşadığımız devletin değil de hiçbir ülkenin kontrolünde olmayan bir şey nasıl yapılabilir onu bilmiyorum. Onunla ilgili bir şey yapsak diye bir önerim var, ama nasıl olur bilmiyorum.


Je Suis Charlie Hebdo.

Video-eylemle ilgili uluslararası bağlantılarınız var mı?

Eskiden buralar aktifken biraz daha fazla vardı. Gözde Seyri Sokak’tayken daha çok o bağlantı kuruyordu. Şu anda bir şey yapmadığımız için bağlantı da yok.


Roboski Anması.


Roboski anması (2013).

Gezi ve sonrasında önemli şeylerin gelişmesinde payınız var: Ali Şeker Meclis’te Şeker TV’yi kurdu, herhangi bir vekil canlı yayına geçebiliyor. Sokakta bir olay oluyor aniden onun görüntüsü ortaya çıkıyor. Eskiden de kadına şiddet vardı ama şimdi görünürleşti. Akıllı telefon gelişti evet ama görüntünün veri olarak kullanılması sizinle ilgili. Çünkü sizin dışınızda medya yok… Mecliste medya yok, Şeker TV var. Sokakta medya yok, siz varsınız ya da sizden esinlenen birileri var. Bence bu dünyada da yaygınlaştı.

Şu anda bir eylemin görsel kaydı yapılmayınca eylem yapılmamış gibi oluyor. Hukuk açısından da görüntü varsa ancak o zaman ceza kesiliyor.

Video eylemcilik ve toplumsal muhalefetin kaydı üzerine bu söyleşi için çok teşekkür ederiz. Son olarak okurlarımıza Heykel (2020) filminin linkini bırakalım:

https://www.youtube.com/watch?v=mZzQ9VEYSPc