Doğruyu söylemek gerekirse bu yazıya başlamakta çok zorlandım. Genç bir kadının, üniversitede okurken bir yandan çalışan bir kız çocuğunun, parası eksik verilmiş ve onu almak için çaba harcayan bir emekçi kızın, fotoğraflarda gözlerine bakınca yaşama sevinci size geçen bir Şule’nin cinayeti ve adaletin olmayışı. Bir bakıma her birimiz için, özellikle genç kadınlar için kenarda duran, başa gelebilecek bir adaletsizlik düzeninin dışavurumunu dinledik genç bir avukattan. Dün (11 Mayıs 2019), 15 Mayıs 2019 tarihinde olacak duruşma öncesi Şule Çet’in avukatı Umur Yıldırım’dan davanın işleyişi üzerine bizleri bilgilendirmesini istedik. Bizler Dünya Kadın Yürüyüşü Feminizm Atölyelerini düzenleyen kadınlar, Şule’nin kız kardeşleriyiz. Ölen genç bir kadın olunca diğer birçok davada olduğu gibi adaletin nasıl da sessizce mahkeme salonlarından süzülüp usulca ufukta kaybolma eğiliminde olduğunu bir daha duymak hepimizi kahırlandırdı. Ama burada, Şule’nin çığlığını duyan kadınlar o mahkeme kapılarına dayanıp kulağından çeke çeke adaleti olması gereken yere zorla oturtmaya kararlı. Umur Yıldırım sosyal medyadan, sokaktan, mahkeme önünden ve salonundan tepkisini duyuran feminist örgütler ve kadınlar sayesinde davanın seyrinin kökten değiştiğini ifade etti.
Fotoğraf: Can Mengilibörü
Ne olmuştu?
Şule Çet Gazi Üniversitesi’nde Tekstil Tasarımı 2. sınıf öğrencisi. Bir yandan okurken bir yandan da çalışıyor. Yarı zamanlı çalıştığı işten çıkarılıyor. İçeride bir miktar parası kalıyor. Parasını geri almak için patronlarıyla görüşmeye gidiyor. İş yeri ortaklarından Çağatay Aksu bir başka iş yerinde ona bir yer düşündüklerini söylüyor. Bunları görüşmek amacıyla 28 Mayıs 2018 tarihinde restoranda yemek yiyorlar. Yaşananların detaylı anlatımını şurada okumanız mümkün: https://eksisozluk.com/sule-cet-cinayeti–5722049 ve http://localhost/zitlarv1/suleceticinadalet/.
Sabaha karşı 03.50 civarında Şule 20. Kattan düşüp ölüyor. Ardından olay yerine gelen polislerin delil toplayışları, en kritik delil olan iç çamaşırın ortadan kaybedilişi ve olayın intihar olarak kayda geçirilişi geliyor. Davanın savcısı da oldukça özensiz hatta şüpheye mahal verecek şekilde davranarak davayı bir intihar olarak kabul ediyor. Avukatı bu süreci anlatırken savcının davayı yaşamını kaybeden kişi perspektifinden, onun başına geleni sorarak değil hep plazanın tepesinden bakanlardan biriymiş gibi üstünkörü ele aldığını düşündürdü bizlere. Nihayetinde oluşan kamuoyu baskısı sonucu savcı değişiyor. Vicdanın esamesinin okunmadığı, aklımızla dalga geçilen, yüzlere baka baka yalanlar söylenen bir dava daha. Muhtemeldir ki Şule Çet ve Rabia Naz bir yerlerde buluşup bize bakıyorlar koca gözleriyle. Arkalarında Gonca, Fatma, Ganime, Arzu ve adını, öldürülme nedenini, yerini yurdunu öğrenebileceğiniz yüzlerce kadınla: http://kadincinayetleri.org/.
Ne yapabiliriz?
Davayı unutturmamak, her an göz önünde tutmak yapılabilecek en güçlü şey. 15 Mayıs’ta gün boyu sürecek duruşmaya katılmak için farklı illerden gelecek kadınlara katılabiliriz. Ya da sosyal medyada davanın sürekli göz önünde olmasını sağlayabiliriz. Şule’nin davasında alınmasını sağlayabileceğimiz hakkaniyetli bir ceza yeniden nefes alabildiğimiz bir hayatın yeşermesi için bir işaret fişeği olur belki.