tarih


Fotoğraf: Fahri Aksırt

Soğuk bir kış günü uzun süre dışarda beklemiştik içeri girebilmek için. O güne dair aklımda en çok kalan şey üşüyen ayaklarımdı. İlkokuldaydım ve sınıf olarak müze ziyaretimiz benim için ilk olacaktı. İlk müze ziyaretime dair en çok hatırımda kalan şey üşüyen ayaklarım olsa da memleketimdeki o müzenin önünden her geçişimde ilgiyle baktım oraya. Kim bilir! Üşümemiş ayaklarımla gezeceğim günün hayaliyle belki de.
Son müze ziyaretim ise nasıl olacağına bir türlü karar veremeyen ama sıcak bir bahar günü oldu. Arkadaşımın tabiriyle “Ne giysem havası” günlerinde.
Ulus’ta çalışıyor olmanın avantajıyla beş dakikada gidiverdik önünden geçerken her seferinde hayranlıkla baktığım eski İş Bankası, 2 Mayıs 2019 tarihinden itibaren ise Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi olan binaya.
İstanbul doğumlu İtalyan Mimar Gulio Mongeri’nin 1929 yılında yaptığı binaya girerken müze görevlilerinin güler yüzüyle karşılanıyoruz. Bir yandan da hep hayranlıkla baktığım bir yapıyı gezecek olmanın heyecanını yaşıyorum.


Fotoğraf: Fahri Aksırt

Zemin kat geçmişe ait fotoğraflardan yararlanılarak aslına uygun bir şekilde yeniden dizayn edilmiş. Bankolar içeri girenleri adeta kollarını açmış da “hoş geldiniz” der gibi karşılıyor. Bankoların olduğu salonun tam ortasında durduğunuzda birinci katın işlemeli balkon korkulukları çarpar gözünüze. Şayet kafanızı biraz daha kaldırırsanız gün ışığını alsın diye yerleştirilen Yunan mitolojisinde yer alan Hermes vitrayıyla karşılaşırsınız. Vitraya dair verilen bilgide mitolojide Hermes’in para ve ticaretle ilişkilendirildiği belirtilmekte. Zira Yunan Mitolojisinde birçok hikayesi ve görevi vardır Hermes’in. Bu vitrayı birinci kat balkonundan daha yakından incelemenizi tavsiye ederim.

Fotoğraf: Can Mengilibörü

Bankoların ardındaki hesap defterleri, çekler, o döneme ait yazışmalar, bankada kullanılan araç-gereç ve cihazları gördükten sonra arka bölümdeki fotoğraflar ve bilgilerle adeta bir zaman tüneline giriyor, bir ülkenin hangi şartlar altında nasıl inşa edildiğine tanıklık ediyorsunuz. Tarım, sanayi, ticaret ve iktisadi alanlarda neler yapıldığını nelerin başarıldığını görmek hem insanda hayranlık uyandırıyor hem de tarih bilgimi güçlendiriyor. Zihnimde dönmekte olan “Acaba kalkındık mı? sorusuyla beraber.

Fotoğraf: Fahri Aksırt

Fotoğraf: Fahri Aksırt


Fotoğraf: Fahri Aksırt

Tasarruf olgusuyla beraber kumbaraların hayatımıza nasıl girdiğini, “bu kaç gayme?” sözündeki gaymenin nereden geldiğini, kişisel kasaları ve binanın anahtarını görmek hem keyifli hem de heyecan verici.
Birinci kat da müze olarak tasarlanmış. Yönetim ve toplantı odalarını, bankanın destek verdiği alanlara ait bilgileri, İş Bankası genel müdürlük binalarının fotoğraf ve maketlerini, Ulus’ta daha bir çok esere imza atmış binanın mimarı Gulio Mongeri’ye ve binanın dekoratörü Selahattin Refik Sırmalı’ya  ait bilgileri bu katta görmek mümkün. İkinci kattaki sergi salonunda İş bankasına ait yayınları, afişleri, çizimleri, kumbaraları, defterleri incelerken eski bir radyodan Zeki Müren size “Şiiiimdii uzaaklaaardaasııııın” diye sesleniverir. (Radyo çalmıyorsa şayet düğmesini çeviriverin) Bir bakmışsınız siz de kişisel tarihinize yolculuktasınız.


Fotoğraf: Fahri Aksırt

Dördüncü kattaki İstiklal Milli Mücadele’nin 100. Yılı sergisi Kurtuluş Savaşı dönemini harika fotoğraflar, haritalar ve belgelerle hamasete düşmeden anlatmayı başarıyor.


Fotoğraf: Fahri Aksırt

Burayı da gezdikten sonra bir alt kattaki Mevlüt Akyıldız’ın “Resmi Geçit/Ankara” isimli sıra dışı resim sergisini yüzünüzde tebessümle hatta salon kalabalıksa kulağınıza kadar gelen kikirdemelerle gezeceğinizden eminim.

 

İlk müze ziyaretimden bu güne otuz küsür yıl geçmiş. Geceleri tacını takmış bir kraliçeyi andıran bu yapının çıkış merdivenlerinden inip Ulus’un kalabalığına karışırken “müzeler de hayat da öğretiyor insana “düşüncesi zihnimin kıvrımlarında.


Fotoğraf: Fahri Aksırt